0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1015
Okunma

Kapı açıldı
Ve içeri girdi:
Aşkı kalbinden sökülmüş
Hatta tenine acının tohumları ekilmiş,
Bir beden.
Narin ve bir o kadar da
İnce olan adımlarıyla birlikte
Usul usul ilerledi!
Sessizliği üzerine giymiş evinin
Boş koridorlarında.
Sağa, sola bakıp
Arayıp durdu onu.
Ne yapacağını bilemeyen
Bitkin bakışlarında
Ümitle beklese de
Gözlerinin önüne yeniden çıkabileceğini umduğu
Aşkını;
Vakit geçti artık
Onun için.
Şimdi,
Yüreğinin damarlarından
Şırınga misali mutluluklarını çeken
Hüzünlerde:
Düşünüyordu tek başına.
Ayrılıktan intikam mı almalıydı
Yoksa ömrünün kafasına sıkıp
Yok, mu olmalıydı
Hayat denen
Yalan rengi gerçekten?
Artık hiçbir şeyin
Önemi yoktu onun için.
Ne gitmek,
Kendini evden dışarıya atıp
Avaz avaz bağırmak istiyordu
Sokaklarda.
Ne de kalmak,
Yalnızlığının doldurduğu içkileri birer birer içip
Sızmak istiyordu
Öksüzlüğünde.
İşte buydu tüm mesele.
O kimsesizdi ve
Bataklık misali yavaş yavaş batıyordu
Bir kedere.
Sevdiği ise
Uzak bir kalpte yine yeniden doğuyordu
Aşkın yeni evladı olarak…
Şu an şehrin üzerine gölge misali çökmüş,
Asılsız gece
Biraz sonra tahtından inecekken
Sokakları yeniden
Kalabalıklar sardığı anda;
Efkârların,
Yüzünde tokat gibi patladığı
Bir hiçlikte
Şişenin dibinde kalmış
Son özlemi de içip
Ruhuna yapışan tüm karanlıklarla birlikte
Öylece bırakıyordu düşlerini!
Sarhoşluğun büyüsüne:
Radyoda fon müziği niyetine çalan şarkı,
Tüm hikâyesini ona
Yeniden hatırlatıyorken…
YAZAN: ŞİİR İŞÇİSİ