9
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
1824
Okunma

Külleri dökmeye koşan bir çocuktum
düştüm ve yarıldı alnım
anladım, izleri silinmeyendi ateş
alevlerinde dans ederdi doğacaklar
ışığın beşiğini tavaf ettikçe
can bulurdu yeryüzü
ışığı damıtan değirmendi
gökyüzü
renklerle konuştum
mürekkepbalığı hassaslığında
ayın yüzünde sevdim güneşi
tüm renkleri içtiğimde siyaha çaldım
sen geldin sonra
yakılan kütüphanelerin kokusu vardı üzerinde
harlıydı nefesin
can oldun dokunduğumda
güneşi yüzünden sevdim
yeni anlamlar boyuyorum şimdi geceleri
gök kuşağımızı
gözlerimi dinle sen benim
göğsümde nefesini duymam kadar sıcak
şefkatli
seni saran kollarım gibi
silkeleyip dönüş düzlüklerini dolaşan kemirgenleri
kabuslardan uyanma vaktidir bugün
doğayı ve iç acılarımızı dinleyelim birlikte
yeni bir isim verelim geleceğe
beklemeyi çağrıştıran değil
barışmaya çağıran bir isim
çocukluk düşlerimi canlandırıp
beni evcilleştiren
seslenişin gibi
umut dolu bir isim
buzulları yalayıp gelen
düş savuran rüzgarında
kanat çırpmadan yüzerken yan yana
kalplerimizin gördüklerini anlatalım
birbirimize
buluşacağımız adayı arıyorum aylardır
albatros bakışlarımla
bize ait zamanı
buzulların kıyısında
yuva sıcaklığıyla yükselen
o küçük kara parçasını
gözlerimi dinle sen benim
kızıl kızıl geliyorum
Barba
5.0
100% (18)