5
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
2154
Okunma

ağlamak inadına söylenen türküler gibi...........
ağlamaların arasından
döke saça ne varsa görebildiğim
işte onların acısında özledim seni............
inatçı ve huysuz bir adamın kartpostalı acıyor şehrin duvarlarında
ne tuhaf ne amansız bir rastlantı demeden
büyük bir hasretten boşalıyor tuzlu suların yetim hali
anlasana be sevgili
yüreğimi alıp/da gitsem
hangi toprağın gizlisinde saklayabilirim seni
ağır hasta cümlelerin
tükenmeden kurşunlar serptiği bir hayatta
hangi ağaç gölgesinde arınır artık sensizlik......
peygamber aşkına
suskun bir yoksulluğun tok olması adına
yavaşça kıyametler düşkünü dağından
aşağı iniyorum say
her patikanın bombalanmış toprağı alıyor beni
ince bir yalnızlık acıyor kavruk düşlerimde
ve orada uyanan yağmurlar birden tanıyor seni
susarak baktığım yıldızlar çömeliyor karanlık ağacına
ahşap duygulardan dökülen yapraklar sarıyor aklımın çocukluğunu
kıvranarak boş bir hayalde dokunuyorum sana
çocukluğumun çok uzak bir büyümesinde kavrıyorum yokluğunu
ateşten duman alıyor sessizliğimi
ve ben yitirilmiş ne varsa aşk adına
duymazdan gelerek susmaya devam ediyorum çığlıkların sularında..............
bur/daydım
yüzyılın çıkmaz bir yılından sesleniyordum sana
içime dolan kuşların kanatları değiyordu şarkılara
sen arkan dönük yıldızları asıyor/dun denizin kucağına
ve seni doldurarak gözlerime
koştuğum sokaklar ağlıyordu ihtimallerin utangaç vaktinde
ben seni özlerken
hiç bilmediğim yanılgıların ateşlerinden dökülüyordum ırmaklara
ardından
bağıra bildiğim kadar seviyordum seni........
şehrin dört duvar sokaklarından çıkarak merdivenden gökyüzüne
geride bırakıyor sanıyordum sensizliği
kağıttan umutların arasına sıkışıyor sanıyordum hayaller
soluma düşen akvaryumda çoğalır diye düşünüyordum aşk
ve sandığım gerçeklerde yüzü koyun düşüyordum susma/lara.....
ikide bir özlediğim soğuk mevsimin buğusunda kaldı ellerim
artık hissedebildiğim kadar kaybettim
geride bir avuç deniz feneri
bir akıllık düş kaldı
masumiyete bir ömürlük zamanda.............
5.0
100% (14)