28
Yorum
63
Beğeni
5,0
Puan
5875
Okunma


yine içimde savruluşunun resmini çizdim sayfaya
bu gün gidişinin kaçıncı mevsimiydi
nasıl bir uzaklıktı çıktığın yol
içimde derine inmiş sorularla baş edemez oldum
duvardaki resimlerini bir bir söktüm duvardan
yüreğimin arka kapağına sıraladım
en çok da saçlarını dağıttığın deniz kıyısında
sulandı gözlerim
birkaç damla gözyaşı düştü kırmızı elbisene
dışımda bir kapının sınırlarını zorluyordu sözlerin
oysa gün çoktan çekilmişti kabuğuna
ellerimi dayadım bulutlara
yağmura yüz sürdüm
birden uzak bir kıyıda demirleyen tekneden
keman sesleri geldi kulağıma
alevler tutuşmaya başladı bedenimde
damarlarımdan çekilmeye başladığında en son içtiğim şarabın rengi
ayaklarım sürünmeye başladı kumlara adını yaza yaza
G E L İ N C İ Ğ İ M
vurdum kendimi sulara
sular toprağa vurdu
İYİ Kİ YENİDEN GETİRDİN BENİ DÜNYAYA
gelincik tarlasında
bu şiir ilk çocuğumuzdur iyi kundakla...
----------------------------------------- Gelinciğim’e
‘’ yaslan omuzlarıma vurulduğunu kimseler görmesin yüreğinin ‘’
Hasreti isa
etna yanardağına dönüşmüyorsa bir yürek
orada aşkın adı anılmaz
güneşin kızıllığını alıp karanlığa götürüyor ellerin
dilin varla yok arası
oysa avuçlarınla denizi taşımıştın bana
akşamlara alıştırmayalım çocukları
boğ beni ışığınla kamaşsın göz bebeklerimin masalı
üzümün gözyaşları dönüşürken dudaklarında şaraba
ey sen ibadet için göğüslerinin düğmelerini bana açan
tan kızıllığına varmak için kasıklarımdaki nehri kullanan
gece artık kıvrılıp yatabilir gözlerine benim yerime
kendini yokluğunda sına
içini boşalttığında ağırlaşır yüreğin
gece çocuklar doğurur babasız
kordon boyu akar kan
bir yanda güz üşür
bir yanda ada
kal orda
bu kıyı seni denize taşımaz nasılsa
lodos serpintisi bir martı okşardı yüzünü
ayaklarım sılanda sürgün
hangi dağın ardında tutsak kaldı dokunuşların
yaslan omuzlarıma vurulduğunu kimseler görmesin yüreğinin
artık pamuk kozaları yakılabilir tarlalarda
gün kendini sürebilir bir anlamsızlığa
kuşlar çekilebilir yıldızlarla akşam uykusuna
rüyalarıma bodoslama gir
gölgemle birlikte yürü yüzümün sokaklarında
okşa parmaklarınla göğsüme düşen koru
beni meleklerin kanatlarında s/akla
hüznümü daha büyüt ve vur çarmıha
yüreğinin kuraklığına ek hasretimi
harama harman et savur saçlarını
alev damlalarıyla besle yıldızları
yeni bir anlamı yükle aklıma
beni bırak sen doyur önce aç yanlarını
bırak aşk örtsün sevişmelerin üstünü
yağmur çocukları ıslanır düşlerin avlusunda
geceye bir bıçak sallar kadın
başka Deniz’lere darağacı olmasın diye
göğsünün kırlarına yıllarca ağaç dikmedi
toplasam bağrımda yanan kor alevleri
üşümelerin biter mi
göğüslerini bastırsan düşlerime
hasretin diner mi
duruşuna gölge düşmesin diye
gün boyu ayak sürüdüm durdum aşk çemberinde
uykuyu yarıda bırakıp döndüm rüyama
kaç gözyaşı ölür gider kirpiklerinde
çamura kesilir toprak
ölürüm yar sensizliğin ertesinde
tanrıya giden yolun senin gözlerinden geçtiğini anladığımda
vakit çok geçti
dul dudaklarında büyüyen bir gülün gölgesiyim aslında
alnımda intihar günlerinden kalma çürüyen bir yara
yaralıyım sevdanın vurulduğu her boşlukta
yaradan’dan önce sığındım kapına
dualarla taranmalı saçların
gelin olup giderken ayrılığa
yürek yeni bir yanmanın son arifesinde
aşk yurdunu arar sularda
ben kara bir bulutum kirpiklerinin ucunda
şafak soğuk
nefesim boğuk boğuk üşür koynunda
zemheri yanlarıma dokun
soluksuz sokul savruluşlarıma
olunacaksa sevgiye köle olmalı insan
sıvaları dökülmüş bir duvara daya
sorgula beni çatık kaşlarının ortasında
afyon çapasından dönen ellerinle sevişmeye hazırla bedenimi
utancını kapının dışında bırak
dilimi rehin bıraktım kalemin ucundaki sancıya
ötele akşam namazını başka bir kazaya
ömrümü koynunda uzat ey sevgili
yaşanacak ne kaldıysa geride ser önüme
yağmur yorgunu gözlerinde söndür ateşimi
ikimiz de biliriz bir kıyıda kefensiz ölmesini
İsa İnan
Şiirime ilk kez can veren Sebahat Kara hanıma yürek dolusu teşekkürler
5.0
100% (59)