Sancısından henüz sıyrılmış sanırdınız seheri Geceden çalıntıydı oysa gözleri Yakışmamıştı hiçbir bakışa Dün ağlamak Bitenden dikilirdi ölümün kefeni
Boş ,hükmünü tüketmiş sözdeki evveldi Yaşamın sevinci Çocuktu hepsi bir zaman Umuttu bir zaman yerin yüzü
İnkarcı o tümseğin hemen dibinde uzanıyordu Hiçliği avuçlayan boşluk Dokunamadığınaydı Bütün ellerin bitimi
Unutmuştu rüzgarı mevsime söz verenler Ve yağmur lanetlenmşti ya Renkler de düş yitimiydi
Kimdi bu alemin sahibi Neden ağlardı ki Güneşi yaprağın yeşiline gömen o turnanın yüreği Ve neden gurbete yüz sürenler İnadına unuturdu Sılanın çağıran türküsünü
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Uzun zamandır uğramadım sayfalara, dolayısıyla Saadet öğretmenin şiirlerini de epeyce savsadım. Oysa daha ilk (bu sayfalarda görünen) şiirinden itibaren ilgiyle ve beğenerek okumaya başlamıştım. Hatta sıradan, dost işi, arkadaş işi yaklaşımı cümleler yerine yine de dikkatli davranarak sıkıca da eleştiri anlamında yorumlar da yazmıştım. Hani, tıpkı insanın umduğundan küsmesi gibi, sıkı eleştiriyi de ancak iyi şiirlere yapar insan. İkisine de nazı geçer çünkü. İkisi de anlar insanı. ikisi de alınganlık göstermez en azından. Yoksa hatır gönül işi olsa, aman ben ona yorum yazayım da o da beni okuyup yorum yazsın işi olsa; yüreğine sağlık, kalemine sağlık, harika dizelerdi, mükemmel duygular, kutluyorum şairim, hatta şairem :) denip geçilebilir. Şiire ilgi duyan, seven okurlar ve şairler bilir ki, şiir, fazladan konan sözcükleri reddeder. Bir sözcüğü çıkardığınızda, o sözcük, şiirin bütününü etkilemiyorsa; fazladır. Zor olan ve ustalık isteyen de, her sözcüğün omurganın bir parçası olduğu şiiri yazmaktır. İşte ben de Saadet öğretmenin şiirlerinde bunu yapıyorum inadına, gıcıklığına ya da hayranlığımla... matematik işlemi gibi herhangi bir sözcüğü çıkarıyorum şiirden ya da eklemeye çalışıyorum, şiir şiirlikten çıkıyor. Bakıyorum, görüyorum, okuyorum ki, ne bir sözcük eksik, ne de fazla. Ne takılı kalıyor dilime ne de aklıma. Su gibi akıp gidiyor her sözcük, her imge, her benzetme... Hepsi Türkçe, hepsi ana sütü gibi ak, hepsi damıtılmış, süzgeçten geçirilmiş şerbet tadında. Şimdiye kadar yazdıklarımı okudum da sanki yalakalık yapmış gibi oldum :) Sanki tanışıyormuşuz gibi oldu Saadet öğretmenle. Oysa Değerli öğretmenimin Türkiye'nin hangi ilinde yaşadığını bilmediğim gibi, ben garibim de ta uzaklarda Almanya'dan yazan ve yaşayan biriyim. Saygılarımla öğretmenim. Bu arada SORGU kendimizi de bir kez daha sorgulamaya iten bir şiirdi. İçerisinde hüzün, içerisinde pişmanlık, içerisinde özeleştiri, içerisinde yine de açık olan kapılar olan şiirdi...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.