1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2684
Okunma
Doğduk aynı toprağın sırtına
Asi rüzgârların ıslığında yıkandı gün
Güneşi emdik tenimizin körpeliğine...
Sevgiden demlenen kıtlama çayın yudumunda
Aynı acelenin acemiliğinde yandık
Çocuktuk, iyi ki çocuktuk
Tükürüğümüzle kınasına çalındığımız kara taşın
Kökündeki sırrı paylaştık
Yaramazlık arkası hıçkırığın gözyaşında
Anne kızmaları döküldü oyun bulanmış kucağımıza
Tanışık acıları büyüttü yüreğimiz
Bağlandık görünmeyeniyle
Sabah yelinin şarkısına kıvamlandı ayran
Yorduk günü kahkahanın gürültüsünde
Nasıra gebe avuçların doygunluğundan
Ruhumuzun dinginliğini bıraktık
Uyuduğumuz yer döşeğine
Kengel yeşiline bastık tuzu bahar önünde
Aynı lezzeti katıp ısırığımıza
Güldük pınarbaşını tutan dudaklarımızın serininde
Çocuktuk, iyi ki çocuktuk
Koparıldık bir günün ansızlığında
Gömdük anıların göğüne
Mağrur ve suskun cevizin yeşil lekesini
Ant bile içemeden
Döndük sırtımızı çocukluğa
Yabancılığımıza katıktı gurbet
Aynı boy pişmiş somun gibi beyaz solduk
Aynı boy evler, aynı boy odalar
Rutubetti soluduğumuz...
Unuttuk çökeleği, kengeli, esmer tenli ekmeği
Ve hep yaktı genzimizi klorlu suyun bedeli
Gecelerde dirilir yalnızlık
Aynı sebepti acıtan, gizlice ağladık
Kardeşim, toprağım,
Özledim gözlerindeki memleketi
Özledim sevince sebeplerimizi
Saadet YILDIRIM ÜNAL
5.0
100% (1)