4
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1594
Okunma

çocukluğunu unutan çocuk
buluttan yaptığı kartopunu
fırlattı geçmişine
ısıttı nefesiyle
buz kesen ellerini
bir parça ıslak gazete kağıdını
attı teneke kutuya
kağıdın dumanıyla
çiçek çizdi serçe parmağıyla
daha bir sokuldu ateşe
gözbebekleri oynaştı
hava karanlık ve ayazdı
göğü temizliyordu yıldızlar
uzaktan bir ıslık sesi
yürüyordu
korkunun gölgesinde
bir köyü vardı
hani ıssız olanlardan
bozkırdı toprağı çok
yürekleri küskün
bir gün ansızın terk edip
göç etmişlerdi İstanbul’a
ki istanbul
dünyaydı gönüllerinde
yoktu eşi benzeri
sımsıcak ekmekti
uçuştu sağa sola cüce alevler
aslında öyküler birdi
değişse de kahramanlar
bir yıldız kaydı
gülümsedi
çocukluğunu unutan çocuk
kocaman bir uçurtma diledi
şöyle üstüne binip
alarak arkasına rüzgarı
süzülmek istedi köyüne
içi titredi
yanaklarını yıkamaya başladı gözsuları
öksüz başı
asılı kaldı göğe
bir köpek
usulca sokuldu yanına
kör bir sokak lambası inliyordu sanki
bana gözlerimi verin
bana gözlerimi verin
gönül gençyılmaz
5.0
100% (4)