6
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
2021
Okunma

susuyorum artık çığlıklı aşkın yörüngesinde....
çıkıp gelişin sırılsıklam bir ütopyadan
ve ahşap bir gece olur ayak atışında gökyüzü
bulutlar ağır buhran kurulukta
yağmura el açıp dilsizleşir.....
iliklerim zatürreden bir titreyişle açılır sana
cam kasede duran iklimler karışır sehpanın tozlu suretinde
pencere akvaryum, dışarısı balıkların şehri
mavi yeşiller kopar koyu siyahın gözlerinde.......
ihtiyar asırlar saklanırken uzak ülkelerin desenlerinde
piramitten bir parça kopararak düşer tapınaklar ormanına
kaybolur Nil nehrinin ucu denize karışmayan eli
gezegenler çatırdar sesini sürdüğün atmosfer bahçesinde
ve gözlerin içimi yakan bir antik aşk olur konar dudaklarımın asasına............
çıkıp gelişin ayrı ayrı sarılmış sarmaşıkların ruhu hürmetine
ve patiskadan yürek atışı papatyalar serilir gecenin kelebeğine
ah bir kaya/bilsem yıldızların sırtında saçlarının koynuna
ama daha yarım bir şarkı var dilinden çözülüp düşecek küllere.......
karşıma oturup sol yanına aldığın karşı kıyının ışıkları
gözlerimin tekil kalabalığında
gölgeler barışıyor ince suyun güz türküsünde
aşağısı caddeden insan manzarası
ve iki bardak çay yanı dumanlı kelimeler akıyor geceye........
ben gelişine bir trenle yarışıyorum
elim uzanıyor gökteki çelik yığınlarına
denizin üstünde ayıklıyorum gemilerin yalnızlığını
ve bir otobüs dolusu umut kalıyor senden geriye.........
aykırı şiirler yazıyorum cümleleri düşmemiş tenine......
5.0
100% (17)