10
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
1836
Okunma

Hayat bir şehirden diğerine yoluculuğa benzer,
hiç yaşanmamışları terk edip, yaşanacakları ümid ederek ...
Taşlar yağar efkârdan
Sûr’dan üflenen kalın bir sestir Elveda
Çığ düşerken üzerine
Göçük altında hayallerin
Kaçak bir umuda bağlıdır yaşam
Yığılır kan kokan mürekkepli sayfalara
Takati bir virgüle nokta koyamayan eller
Soğuk yüzlü sular,
Çatırdayan sessizlik gibi şakaklarda
Sol tarafı hep vurgun yiyen
Aralıkta ocak gibi tüter yara
Hele yaşamak!
Dört mevsimde şubat kadar kısa
Ki bazen ağlamak, hiç dönmeyecek olana sunulan vefa.
Çay üzerinde tüten duman kadar hafiftir
Kış ayında karın berraklığını anlatırken sobadaki çatırtılar
Çatıda birikmiş bir avuç suyun
Taşlara süzülen damlaları gibi saf ve narindir
Sevgiliye, sevilenlere denilen içten bir merhaba
Güz mevsimi bilmedik özlemler taşır tatlı bir ezgi
Güneşe dayanamayan buz gibi
Çözülür için dışın efkârın
Hele yaz mevsimi!
Ah yaşamak!
Bostanda cıvıldayan kuşlar
Cennet kokan annelerin ayakları
Başını yaslarken
Firdevs’ten yemyeşil yastıklardan dizlerine…
Ki bazen ağlamak hibe edilen eşsiz bir umuttur, mutluluktur yaşayana…
Böyledir işte yaşam, Bazen siy/ah bazen Be/yaz.
21.09.2013
5.0
100% (31)