3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1638
Okunma

Günahıyla doğmuş bir geyşa kendini ne kadar saklayabilir ki
Rahibe cübbesinin altında?
-io-
I-
Mumlar yakılsın azap kuşlarının kanatları altında inleyen gecelerde
Sol yanına yatırılıp tütsülenmiş bedenlerde kopsun kül rüzgarının kıyameti
Kemikleri sızlasın sadakatin
Yabancı tenlerin gergefinde
Hoyratça sevilen gözyaşları taçlandırılsın
Sabah ışıklarının salt yakıcılığında
Kim inkar edebilir ki
Tutsak bir bakirenin bileğinde taşıdığı saf şehveti
Saçları ılık suyun sonsuzluğunda çözülmüşse?
Zamana söylediğim şarkıların nasihati fayda etmemişse
Avuç içlerimdeki yangının öfkesine
Hangi şeffaf duygular dindirebilir artık bedenimin açlığını
Bu denli istekle uyanmışken hiçliğe
Söyle
Cezalandırabilecek misin beni?
En azılı meleklerin ruhlarıyla oynadığım küçük oyunlarda
Biraz daha günyüzüne çıkarttıysam içimdeki arzuları
Ve biraz daha aralayıp dudaklarımı her yangın sonrası
Nefes ritimlerimde hiç acımadan tükettiysem seni
Ve sonrasında
Duvarlarımı boyadığım pişmanlığın kızıllığında
Kendimi yokluğuna hediye etmişsem?
II-
Sen kutsal yağmurların sunağında
Büyük bir sabırla sana gelmemi bekleyen Tanrı
Duyuyor musun?
Nar bahçelerinin hırçın kırmızılığında kaybedilmiş masumiyetler çağırıyor bizi
Ve asırlardır pusuya yatmış karanlığının
Gölgemde can bulma vaktini muştuluyor cüretkar delfi kahinleri
Evet!
İnançsızların kirlettiği cennet hazırlandı çamurdan hayatlarınıza
Gri mutluluklar yağacak bundan sonra üzerinize
Ve yalandan yoksun
Ve gerçekten varolan sevişmelerle karışacaksınız
Yaktığınız ateşlere
Diyor gözleri günahla yıkanmış sahtekarlar
Gökkuşağının altında sonsuzluğun düğmelerini çözen varlık
Hadi artık bırak
Parmak uçlarımızın kadife sarhoşluğunda yürümeye çalışan
Sırtlarındaki nevrotik sancı yüklü insanları
Daha ne kadar seyirci kalabilirsin bu açık meydan okumama?
Ve yeniden
Mumlar yakılsın beyaz çarşafların yol gösterdiği zifiri gecelerde
Ve milad denilsin
Kör tutkuların gözünün açıldığı bu büyük savaşa..