10
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
2109
Okunma

acıdan ezberime takılan kelimeler.....
nasılda dağınık/sın kavrayamadığım seste
görüntüsüz bir figür çizercesine beton yalnızlığa
öyle düşüyorsun göz kapaklarımın şehri sürgünlerine
bir keman mı ağlar tenha durakların incecik rüzgarında
yada kapalı kapılar mı sürgülenmiş hayata
öyle kaybettim ki yıllık zamanlar kesitlerinde
bir ah duysam kapanırcasına toprağa ağlarım .........
sanki az önce akşamdı bir kadının gözleri
çekip gitti
sonra yorgun alışkanlıklarım vardı benim
ve kadının gidişinde alışkanlıklarda yitip gitti
bir mum ışığında aradığım hayal konarsa cevapsız yağmura
hangi sorular kalır aklımın dengesiz hafızasında...
şimdi Yalova/nın sularına atsam şişede bulutların sırlarını
ve karşısı İstanbul alır mı dalgalarına uykusuz anıları mı
ve bir yolculuk düşse şişedeki durgun cümleye
ardından İzmir açıklarında demir/lese ......
çok mu kendimde kaldım
turnalar göçlere sürerken kanat seslerini
bu yalnızlık nerede hangi yosun izinde anımsar beni
körkütük bağışlamalar susar insan resimlerinde
yıkılır mı şimdi şah mat
vurgun balıkçıl bir ezber tenimin gözeneğinde
durma batıl aşk kemir düş baz serüvenleri......
tarihin ayak seslerinde anımsıyorum seni
ülkeler vardı sınırları çocukların oyuncakları
dağlar vardı arasında uykulara bölük yaşamlar
var olduğu kadar yokluğunda esen rüzgarlar vardı
ve geniş yolculuklar bağlanırdı sevgililerin tuzlu terinde
şimdi kaçıncı takvim yaprağı kopar saçlarından
rakamlar ne kadar gereksiz
ve koparılmış çiçekler bugünde ölüydü......
nedense sırattan koparak kayıyor yıldızlar
nemrut kadar ağır heykeller sığıntı aşkta
kesin bir fırtına tutacak denizin serin ellerini
ne olur deli kız gülümse kanayan sözcüklere inat
başında dursun kelebek yarınlı sabah
ve ardı sıra gitmelerde ki renkler
bağışlayın beni....
sahiplenemedim geçen zamanın kuşluk vakitlerini
her tuttuğum umuda bir yara ekledim
tren istasyonları düşerken gözlerime
ben biletsiz yolculukları gözledim
ve ardından ilk vapur kalkmaları kırıldı ruhumda
otobüsler sarılırken asfaltlara
yol üstü lokantalarda unutulan oldum
ve başımın üstünde ki uçaklar ah uçaklar.....
gecenin bir vaktiyle düşersem sokaklara
yavaşça cebimden çıkarıp pişmanlıklarımı
tek tek bıraksam duvar dibi yıkılmış alışkanlıklara
sonra yağmur yağarsa saçlarımın okşanmamış Araf/ına
ve son bir siyah beyaz anı saklarım paltomun sol astarına....
anladım ki en büyük aşk sözün kanamasına kadarmış
anladım ki yanarsa bir aşk sıcaklığı külleri dağılıncaya kadarmış
anladım ki insan umudun bile yapraklarını kurutmaya alışmış
ve anladım ki ömür bir yalanın ulu orta çıplaklığında yaşarmış.....
ağlama aşk ağlama gözlerindeki bin yıllık hasrete geldim....
5.0
100% (13)