7
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1773
Okunma
yırtılan gök
düşürür rahminden karanlık yıldızı
ateş böçeklerini kucağında uyutan uzak şehirler
suskun kaldırımlarımların emdiği ayak sesleri
bugün de durun
açmayın bana yalnızlığımın kapılarını
caddeler bu kadar can çekişirken serkeşliğime...
ağustos kavruğu mısraları kurutan dudağım
açılmasın
tüm sokak lambalarına bakan perdelerim
masada duran eski şarap kadehindeki ruj
bugün de durun
varsın durmasın karşımdaki sırdaş duvarlarım
dört köşe bir iklim bir de üşümelerim
yerde duran kilim aldırma bu yalın ayak uykusuzluğuma
yollara serilmiş içim
susamışım
yüz sürmüşken pervazlar dolunayın kızıl yüzüne
az sonra yaz gelip gececek sonbaharın kapı eşiğine
solgun yapraklarda temmuz sıcağı eski anılar
bugün de durun
dalında duran dalgın bakışlı serçeler
aldırmayın
saçına sarısını ağustosta takmış buğday başağı...
bugün de durun
avuçlarımdaki toprak kokulu mazi
biraz daha zaman...
bekle...
birazdan ben de geleceğim
parmak uçlarımda eski resimler
sakın kapama kahverengi sayfalardaki gözlerini
dün gibi bugünde dur en azından şimdilik...
5.0
100% (12)