3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1829
Okunma

birbirini gölgeleyen iki uçurumdu yaşamı
tütün kıran çocuk parmakları
ağzına kadar güneşi doldurmuş eteklerinde
uyuklayan ışık kümecikleri
kurşuni topuklarında çimen yeşili
yabani elmaların canım kokularını
çekti içine
keçiyoluna fırlattığı
yılan kabuğuna sığınan örümceğin sabrıyla
dizdiği tütünlerine yapışık ellerini
göğe kaldırdı
Rabbinden ne istediğini bilmeden
yeniden yeniden işe koyuldu
sırtını okşadı güneşin şefkati
uzağı adımlayan kör bulutun seslenişine
aldırmadan
biriken ter damlacıklarını
itti elinin tersiyle
bir çocuğun ağlamasıydı kalp atışları
peçe takmış ufkun
daracık penceresinin kıyıcığında
birikmiş umutlarını sevdi
damıttı içine zarifçe
oturup bir ihtiyar çınarın altına
on dokuzuncu yevmiyesini saydı
gün takılırken karanlığın peşine
birkaç keçi inek ağıl ahır
illaki bir atı
çokça erkek çocuğu
bahçesinde bir kuyusu olan
kocaman kerpiçten bir evdi düşü
çekerken uyku yastığa
ansızın öfkelendi gök
kuduz bir köpek gibi
saldırdı sağa sola
henüz gelmeden gözleri kendine
uçtu yamalı çadırı
ışıktan bir kılıç indi bedenine
ters kırlangıç yuvalarına sıkışmış
samra kokularına
karıştı
tütün kokusu
gönül gençyılmaz
5.0
100% (7)