7
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1137
Okunma

öğretmenin çok uçlu bıçağından
açardık kalemimizi
fırsantiye için artırırdık vaadimizi
ondan önce alıp, hemen herkes
Mehmet Emin’e devretmek ister
herkesten vaat kavurka ,
ondan “-çizili şeker”
büyüklerimiz
ayalarına sıkıştırdıkları kara
kalemi
kösürede sürtülmüş bıçaklarıyla
kendilerine doğru tutarak
yontarlardı,
Çırak
illa yassı açar, üstelik ulama yazı yazardı
"yimbeş guruşluk" yirmi yapraklı
arkası kerrat cetvelli
önyüzü Nasrettin Hoca’nın
“parayı veren düdüğü çalar” nükteli,
küçük boy okul defterini
yazdıktan sonra siler,
tekrar tekrar kullanırdı.
mektep taşlarını; angaryaynan
Mullapak Tepesinden getirmişler
kiremitleri elleşerek aktarmışlar
Kediomar Tepesinden taş çıkartılmış
kireçtaşı yakmışlar
ondan sonra oraya “kireç ocağı” demişler
belki de o yüzdendir
Aşşamelleliler
bizim köye “Kireç” derler.
kitaplık kolundaydım, ikinci sınıftayken
Cemal Aga, Mehmet Ali, Kürt Veli bir de ben
Beyböğrek, Akkavakkızı,
“-Ver Gülümü, Al Gülünü”demiş
“-Talih Kuşu gelmiş
Keloğlan’ın başına Konmuş”
üçe kadar gittiği mektepte
anam da okumuş-ezberlemiş
demek ki;
onca yıldır köye yeni kitap gelmemiş,
belki de onca yıldır,
hiç yeni bir şey üretilmemiş
ne uğruna ise, tasarruf edilmiş,
iktifa edilmiş
her birisi ayrı bir şerler öğretir
sahi “Az Tamah ”
niye “Çok Zarar Verir”
yoksa çok mu tamah etmelidir
tabi bu da başka bir fikir
bence; o yaştaki insana
gelecekle ilgili daha güzel, anlamlı
gerçekçi şeyler öğretilmelidir
diğer kitaplar da üç aşağı-beş yukarı buna benzerdi;
oğluyla pazara giderken
karşılarından gelen
adamları hicveden
Nasrettin Hoca hikayeleri
eşeğe büyük mü binmeli
küçük binip büyük yürümeli mi
her ikisi de mi binmeli
yoksa yaya mı yürümeli
ya da eşeklik etmemeli
eşek beslememeli mi
küçücük kafalarımızda, hep soru işareti
eşeğe oğlu mu, babası mı binmeli
yoksa ikisi de mi
ya da ikisi de inmeli belki
ya eşeği götürmemeli
ya da çevredekilere boş vermeli..
hangisi?,
bundan sonra hep ikirciklendik
bir türlü karar veremedik
ya başkalarına boşvermeliydik
ya da okumaktan vazgeçmeliydik
ne bilelim ki..
neyi tercih etsek, eleştirilmezdi
vesveseden alamazdık kendimizi
ömürboyu, rüyalarımızı işgal etti
bundan “amaç” neydi?
“-Deli Dumrul köprüden geçenden bir akçe
geçmeyenden döve döve on akçe alırmış”
köprüden geçmeli mi
geçmemeli mi
Deli Dumrul her yerde,
her zaman karşımıza çıka bilir mi
Deli Dumrul’a rastlamamak için ne yapmalı
ite dalanmamak için, çalıyı mı dolanmalı
yoksa Deli Dumrul mu olmalı
daha buna benzer bir sürü “-Dedem Korkut gelmiş
soy soylamış, boy boylamış”la biten
Dede Korkut masalları
yüreklerimize korku salardı
sonraki yüz, hatta bin yıllar da
başka kitaplar vücuda getirilememiş mi”
satılmayan beyinler niye eser vermemiş,
her kitap kütüphaneye niye girmemiş
niye sadece belli ideolojilere adanmış
satışları artırmak için neler yazılmış
yazılan kitaplar niye ateşe verilmiş
yakılacağına kağıtlar değerlendirilemez miydi
devlet kitap yakanlar hakkında ne-(e)tmiş
yakılmayanlar, yakılanlardan iyimiymiş
kitaplar kimleri niye gaza getirmiş
gazeteler hangi amaçlara hizmet eder,
onlarında patronları var mıdır
patronlarının dini-imanı-memleketi
aynı memlekette yaşayan çocukları var mıdır
yoksa dinleri imanları para mıdır
hatta yazanlar,
yazdıklarına inanırlar mı
peki neden yazarlar
yazmasalar olmaz mı
gazete hasılatları; giderlerini karşılar mı
gazetelerin kuponlarının aslı var mı
ve niye her gazete bazı şeyleri yazmaz
yani olaylara gerçeğinden yaklaşmaz
ters yüz etmeleri şart mı
öğretmenlerimizin tavsiyesi
“-kelimeleri, noktalama işaretlerini daha iyi
öğrenmemiz için kitap okumamız gerektiği”
“kitaplar da kelimeler farklı yazılamaz,
noktalamalar yanlış olamaz mı”
“öyleyse biz yazamayız”
çünkü Edebiyatçı Ayfer Hanım
cümle sonlarındaki (…) üç noktama takmıştı
kendime başka iş bakmalıydım
pek kitap okuyan yoktu,
ders kitabı haricinde kitabı olan da yoktu,
amma imkansızlıktan
amma alışmamışlıktan
amma nedense
başımıza gelenler kitaptan mı
kitapsızlıktan mı
ama herkes ezbere bilirdi
“-çocuktum ufacıktım•
top oynadım acıktım
yolda buldum bir erik
kaptı kaçtı Alageyik”
Çırak : baştaki diz çökmüş olan
DİPNOTLAR
fırsantiye: yeğlenme, fırsat tanınma, tercih edilme bedeli
kavurka: patlamış mısır, nohut
Çırak: öğrenme amaçlı kapı işçiliği), Ramazan Avcı
angarya: köyün ortak malları(okul, yol, su köy odası (vs hizmetin) nın birlikte elde edilmesi için herkesin ücretsiz yaptırılan iş, herkesin işçiliğe katılımının sağlanması,
elleşmek: elden-ele geçirerek, el-ele tutarak daha zor bir yükü taşımak
tamah: açgözlülük
.
5.0
100% (4)