11
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1344
Okunma

ÇALI’ya devam edeyim
1960 ’lı yıllardaki
köyde sosyal hayatın başlangıcı
sizi sıkacağım ama
sizde kendi hayatınızı yazın gardaşım
köyde en sevimli ev –göçmenevi-
macur Göçmen Yusuf köyden de göçmüş
çok olmuş Aydın’a davşınalı
en geniş pencereli bina mektep
diğerlerinden farklı
talebeler sıva pütürüne
elbiselerini, çantalarını asarlardı
etrafında yarış ederlerdi hep
mümessil intizamı bozanların numaralarını
garatahtaya yazardı
herkes öğretmene verilmekten korkardı
ama hiç kimse yaramazlık etmekten de geri durmazdı
çocuk aklı..
avuçlarına cetveli yer otururlardı
bu görevini yerine getiren öğretmen
küçük dolaşım,
büyük dolaşım anlatırdı
çok umurumuzdaydı
öğle paydosunda çığrış-bağrış
“öylen ekmeğine” evlere
ilk fırsatta gene okul bahçesine,
oyun kavga-dövüş, yarış
benizler kıpkırmızı,
sırtlar terli, soluk-soluğa kalınmış,
birileri her halükar da
birilerini kayırırlardı
akrabalık revaçtaydı
birileri teneffüsler de bayrak direğine tırmananlardı
birileri hemen her konuda yarış yaparlardı
koşarak mektebin etrafında
tur atarlardı,
başka birilerinin de işi gücü,
birilerine
zengin çocukları ve
güzel kızlara yaranmaktı
tabi yarışı önce gelen kazanırdı
bu arada birilerine çarparlardı
birlikte yere yuvarlanırlardı
eğlencenin doruğunda biri eline alır sapsız pirinç zili,
onaltılık çiviyle vurarak zil çalardı
zil teneffüs süresi bitti demekti
geç kalan tokadı tekmeyi.. olmadı cepdeli yerdi..
terden ıslak saçlar, pembeleşmiş yüzler
derin derin alınan nefesler
oyuna, itişip -kakışmaya devam edenler
sınıfa doluşup, öğretmeni bekleyenler,
itiş-kakış,
gavga-gürültü,
vayvalak,
curcuna,
ve şahit olurduk, her teneffüste
birilerinin birilerine
özellikle zengin çocuklarına
sahip çıkmasına
beni hiç kollayan olmadı
kimsem, kale’m
ne gam
oyuna da lamazlardı
“o(ğ)lum bi yanına bişiy olcak” diye
arada bir gönlümü alırlardı
ne kadar süreceği belirsiz
teneffüs aralarında
çalmadım hiç öğretmenden habersiz
öğretmenler odasının kapısında
öğretmenin gözlerinde gözlerim
tamam “çal” desin, hani başıyla
ellerimde bir onaltılık paslı eski çivi,
bir sapsız zil ile beklerim..
bütün bakışlar düşmanca olsa da
o günkü konuyu işlerim,
kimse takmazdı
öğretmen gayet memnun,
gözlerim parlardı
ama sanırım kimse bir şey anlamazdı
umurumdaydı?
köyde kendi yağımızla kavrulduğumuz yıllardı
hey anam hey
ne sigarta ne tekaüt
ne kira
ne taksit derdimiz vardı
DİPNOTLAR
Göçmen Yusuf: İkinci Dünya harbinden sonra, Bulgaristan’dan mübadele yoluyla gelen muhacirlerden (1952)
davşınmak/tavşınmak : taşınmak, nakil
mektep: okul
talebe: öğrenci
mümessil: sınıf başkanı
cepdel : cetvel
itişmek: birbirlerini istemedikleri yönde itelemek
kakışmak: sözle birbirlerini
RESİM KÖY İLK OKULU
Teşekkürler Bircan
5.0
100% (4)