2
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2138
Okunma

şayet dinleyeceksen beni
itiraz etmeden
ve kırmadan kelimelerimi,
firari bakışlarını tutsak ederek gözlerime
susarak
tenine siper kazarak
karantina altına alarak düş/lerini
ve ellerini saklayarak iki göğsünün sıcağına
dinleyeceksen beni
sesim düştüğünde sesine
bakışlarını iki omuz hizanda dolaştırarak
yüzüne vuran soluğuma bakmadan
bakmadan alnının çizgisine
yazgısına dinleyeceksen şimdi
diz kapaklarında taşıdığın bütün senli izleri
yüreğimdeki bütün göçlerle eşitleyerek
saçının tellerinde taşıdığın bütün kelebekleri
günlük anlara/zamanlara inat gömerek
bütün yağmurlarını içerek toprağında/ıslağında ki
şimdi aç sesini
kısmadan/kasmadan müziği
korkmadan es lerden, notalardan
bütün geniş zamanlardan dinleyeceksen
ve fakat benim yüreğine düşen sözlerimde,
kemikten ve etten bir canlının
hüzün kokan,
külden ve közden acısı
sana/
tene kesik
sevda yanıklarıyla yüzleşeceksin
ve kendini göreceksin ki
hiç dokunmadığın parmak uçlarımı,
hiç koklamadan kıracağım
senli zamanlara geç kalmış hayatlar gibi
ve anılar sarkacak yüreğinin saçaklarından ki
denizimde uğurladığım son gemi gibi
çözeceğim halatlarını saçlarından
bu bende senden arta kalan bu biliyorum
ve bu asla bir suç değil
sana yazmak girdabından kurtaramadı,
hiçbir bilindik pusula beni ki
hiçbir bir virgülde duraksamadım
ve hiçbir noktada durulmadım
acı çekmedim/
ağlamadım/
gülüm/semedim
hiçbir ünlemde..
lakin tüm soru işretleri ile
kol kola aradım
seni/
sabahı/
aydınlığı meraklar içinde
nerede/nasıldır diye
ve bil ki sevgili;
gülüm/seyişini
yani kıskanışını
çayındaki şekerin sayısını
dudağının kenarındaki kırılmayı
nasıl ıslandığını ve nasıl kuruduğunu çokça merak ettim
düşlerimi çalan senin tırnaklarındı
tırnak işaretlerin...
omuzum da ve sırtımda bir çizgiyi hatırlatır gibi
sus gelen bakışlarda,
söylenecek sözün bulunmadığı anlardaki g/iz gibi
ve sen;
gözlerime akarak,
sözlerini kestin şah damarından ki
senin g/özün yüreğimdeydi,
habersiz bir ölüş oldu gidişin
bir sus emrinde..
”susarım”..
şayet şimdi dinleyeceksen beni
“susarım”
ve susmanın özünde seni anlatmak olduğunu
ve seni anlayan bir adem oğlu
bir adam
bir seven olduğunu hatırlarsan
hatırlatırsan bana ki
senin gölgende benliğimi arayacak parmak uçlarım..
ve sen bir gölge g/iziyle saklayacaksın onu..
şayet şimdi dinleyeceksen beni
hadi kapat gözlerini
seni bir masaldaki serin akan sulara çevirecek bu sözler
derinliğinde boğulduğum
su/sus giderim
yüreğimi alır giderim
gölgemi alır giderim
bütün harfler sesim benim
sesimi alır giderim
ve sen ağır bir yük gibi kalırsın
kendinin dik yokuşlarında
bir dilek ağacında asılı,
dileği geleceğe kesik bir bez gibi kalırsın
ben gölgemi astığımda sana
sana..
seni yazarken...
eksik kalan metinlerimdeki g/izi
giderayak yüreğimde açtığın o eski yaradaki en ağır s/özü
kulağının hemen arkasındaki buse ile işaretli izi
tövbeyi/günahı
iki nokta arasındaki salt gerçeği
en kalabalık sesler içersinde duyulmayan
görülmeyen
dokunulmayan sesimle anlatacaksam sana
ve sen zaten hiç olmamış
yokmuş gibi bakacaksan yüreğimdeki aynaya
öylece uzakta gibi
bir su yılanı kadar çıplak
sessiz ve yalnız..
öylece sesinin aksi yankı bulacaksa sadece
ve ben nedensiz bir varoluş gibi
yüreğinde nedensizce olacaksam serde/sende
beni nedensizce sevmek
görmek isteyeceğin,
yüzüme nedensiz yere dokunmak isteyeceğin
öpmek ve hatta koklamak isteyeceğin güne dek
o güne kadar
hep o ana ve zamana kadar sus
ben anlatacağım
anlamını asla tamamlamayacak kelimelerimin g/izinde...
(...)