6
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1550
Okunma

"yengeee dedi
Afitap beni sever mi"
"o kim len dedim"
senin adın "Afitap" mış..
herkes seni bilirmiş
herkes seni sorarmış
"Afitabı gördün mü"
“konuşmadınız mı”
“çiçeği aldı mı”
“mektuba cevap yok mu”
“o kızla evlenmezsen hakkımı helal etmem”
…
neler neler
seni dilinden düşürmüyor
bak şimdi!
"Afitabı ayarlayana kadar
gözüme gözükme” demiş komutanı
"Afitap izinindeymiş sabahları"
“-askerliğinde cılkını çıkardılar valla
aşık diye herkese izin verseler
kışlada kimse kalmaz değil mi
benimki de kaçıp durmaz böyle
…
eşşolueşşek”
..
“ulen bir adım at
öküz gibi “elleri bağlı” bakıp duruyor
ne zaman uyur
ne zaman yemek yer bilmem"
ne zaman baksam orda
"o seni seviyor be ablaa" dedim
"-haspamm..
o şerefsiz!
..
aklı sıra..
beni baştan çıkaracak
dulum yaa..
..
naahh!
hem sen..
anandan evvel ahıra girme
sen kendini düşün
ne deycez çocuğa
"ne bileyim ablacığım
ne dersen, de"
…
"ama..
olmaz"
her gün kursa koşuyoruz,
hep Mutludan konuşuyoruz
binlerce kez anlattı Arzu abla
başta dedikleri çok değişti aslında
sanki çok umurumda
hakkında her şeyi biliyordum
her şey güzel, harika olumlu
en güzel şey Mutlu
çamur deryasının olduğu yere kadar koşuyoruz
orada yavaşlıyoruz
bekliyoruz
geri dönüyoruz
endişeleniyoruz
..
başına bir şey gelmiş olmasın
aklıma hiç güzel bir şey gelmiyor inanın
varsa da, yoksa da Mutlu
sevmek bu mu?
sabahlar olmuyor
pencereden kolluyorum
Arzu ablanın ışıkları yine sönük
yönü yolun karşısına dönük
baktığı tarafta asker kaçağı devrimci, sözde sevgili
penceresi açık, o karanlıkta
sabahlara dek sigara içiyorlar ikisi
hep aynı manzara
puslu
benim derdim de hep aynı “asker Mutlu”
askerim ortalarda yok bir hafta doldu
ona bir şey mi oldu
yaşayamammm..
..
hafta sonu yine koştum Arzu ablaya
yine pazara gitmiş teyze amca
ne yabancı bir ayakkabı
ne bir faaliyet mutfakta
"geel" diye bir ses içerden
"havadis yok mu bizimkinden!"
"var" diyor "gözünaydın"
"sırası mı şakanın"
"şaka değil görmüyon mu"
“Allahıımm!”
"de ğil miş”
“Mutlu buuuu"
sonra bir sustum ki..
fayda etmedi Arzu Ablanın iteklemesi,
yalvarması, bin zoruyla
tarifsiz anlamsız bin nazla
içeri giriyorum
ama o tarafa hiç bakmıyorum
oturup..sesi kesiyorum
onu sürükleyip getirip yanıma oturtuyor
iteleyip dibime getiriyor
şakayla karışık dokunmak zorunda bırakıyor
ama ne mümkün “cıss” oluyor
"sen yokken bülbül kesiliyordu
geldin dut yemiş bülbül oldu"
“dilini yuttu” bu!
bin şükür iyi, sağ ya Mutluu
"ne oldu!
sabahtır konuştukların
hım Mutlu!
ya senin hanım abıla,
"acaba başına bir şey mi geldi" diye
endişelendiklerin
başımın etini yediklerin nerde
gözün aydın turp gibi işte..
o bir aylık "Afitap İzni" bitmiş meğerse
küçük hanım ikna olmuyordu
kırk defa soruyordu
hastalanıyordu
intihara kalkışıyordu
şimdi n’oldu
şimdi mutlu!
garezin banaymış demek cadı
hadi kendi elinle yedir bakalım aşkını
......
hadi gıı
hadi bakalım erkek
ver bakalım hediyeni
dur ben çıkayım da öyle"
…
o hep yere baktı durdu
konuşmak istesem de
bana da bir şey oldu
sesim çıkmıyordu
ama mutluydum tabi hemde
çoook çok çok mutlu!
ne kadar zaman geçti bilmiyorum
Arzu ablanın bıraktığı gibi
ben yerimde oturuyorum
arada bir göz ucuyla bakıyorum
o hep ilk andaki gibi
Arzu abla kahvaltı getirdi
"şimdi bizimkiler gelir" dedi
o kapıya yöneldi
çok ama çok mutluydu
seviyordum onu
..
acaba hediyesi neydi..
sahi.. bir oyuncak bebek mi?
"sır" diyor Arzu abla! Ablacıımmm
ama aslında o da görmemiş ki..
tam açacakmış, gelmişim..
kaç defa anlattı.. doyulmuyordu
mutluyum Mutlum Mutlu
..
DEVAMı için
yarını bekleyin
Ramazan-ı Şerifleriniz mübarek
güzellikleriniz bereketli ola!
5.0
100% (3)