1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
984
Okunma
Bu sabah uyandığımda
Gözlerim kapalı duruyordu
Gök sokağın üstüne düşmüş gibi
Ortalık zifiri karanlıktı
Güneş hiç tebessüm etmiyordu
Kuşlar ağaçlara
Yapraklar dalına
Nehirler yatağına küsmüştü
Elimde bir bardak su vardı
Bir gölge gibi
Su bardakta bulanık duruyordu
Dün gece yediğim kurşunun
Kurşuni renginde elim titriyordu
Bir saksıda duran çiçeğe döküyordum
Geceden kalma göz yaşlarımı
Umud dilenir gibi
Bir sigara dumanına sığınıyordum
Aç karına
Derin bir iç çekişimle
Bir nefeste
Tüm acılarımı içime çekiyordum
Üstelik bir tek kelime bile etmeden
Ve canımın gıkı bile çıkmadan
Bu sabah uyandığımda
Perdeleri açmayı unuttum sanıyordum
Sokağın avlusunda çocuklar yoktu
Karşı ki kaldırımda
Çıplak ayaklarıyla bir kadın duruyordu
Rüzgardan saçları ahenkle dans ediyor gibi
Saçları savruluyordu, yüzünü gizlercesine
Ve kirpikleri soğuk bir sonbahar inşa ediyordu
Toprağın örtüsüne damla damla göz yaşlarını dökerek
Bu sabah uyandığımda
Yatağın soğuk tarafına sarılı bir şekilde
Üstüm başım buz kesilmişti
Bir kefene sarılı ölü gibi
Nefesim soluğumdan çıkmıyordu
Örselenmiş yüreğim acıyordu
Dişlerim sızlıyordu
Öfkem
Öfkem kalbimde
Kalbimde paramparça dağılıyordu
Bir kardelenin solan yaprakları gibi
Bu sabah uyandığımda
Odam bir tabut gibi sessizdi
Ve bir mezar gibi soğuk
Bir dar ağacı gibi
Son söz hakkı tanınmıyordu
Bu sabah uyandığımda
Özlemlerim kuşatılmış
Bir mavzere mermi sürülmüş
Ve namlunun ucuna canım konulmuş
Tetikte yüreğim
Yüreğim tetikte duruyordu
İbrahim DALKILIÇ