2
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1454
Okunma

Demirle dövülür bazen deniz
paslı parmakların tümceleriyle
gökyüzünün yosunlarına tutunur yasadışı düşünceler
soğuk duvarlar sahillerdir ya
özgürlük döver durur ruhunu
kim tutsak kalmak ister ki
yaşanmamış bir aşkın karmaşasında
içinin neden acıdığını bilmemek
ama sürekli acıması
ve şiire akıtmak zehrini
insana dönüşmüş bir gölge gibiyken gece
başını bir yöne her çevirdiğinde
hava zerreciklerinde onu gördüğünü sanmak
kulaklarında sebepsiz ani basınçlar
burnunda kan
keşfedilmemiş bir hastalığın çaresizliğiyle
yalnızmışsın gibi
bir bebeğin memeye açlığının çığlığıyla aslında
olmak istediklerini bekler bazen insan
bu hastalıkta ilk önce o beklentiler ölür
nefesin ve suyun soğukluğu birbirine girdiğinde
bir güvercinin kanatları kırılmış,
bir mahkûmun elleri paslı parmaklıklarda
bir mektup özlemle ya da kızgınlıkla yazılmış olsa da
tüm kelimeleriyle buruşturulup bir kenara atılmış
sahibi olmayan bir acıyı sahiplenerek beklemek
adı sadece beklemeye dönüşmüş, çentiksiz beklemek
meydanların ışıklandırılmamış seraplarına uyuyan
devrim devriyelerinden arta kalmış bir mücadele gibi
bozulmuş süt kutusunun kokusuyla
bir kaldırıma yığılmış oluyor dudaklarım
sigara dumanında resmedilen tanrılar dilimin vatan haini
sen sürülmüş bir zamansın çokça
ben bataklıkta çamurla mumyalanmış bir el
zamanı kalabalık ormanlara dağıtıyorum…
.