7
Yorum
22
Beğeni
4,9
Puan
2061
Okunma

Şare ,
Bu hangi yokluğun dilidir de hele. .
Şimo. .
Boynumda salınan rüzgar
Karanfil fikrim
Bir milyon yapraklı ağaç dilim
Mor bir pazartesiyle
Sarımsı bir çarşamba arasında gider gelir
Hep yaşlılık günlerimi özlerim..
İşte, içinde durduğum dünya
Burası, yangın merdiveni
Tek kelimelik nefes egzersizim ve konuşan ben,
Şare’nin sessizliği
Yaslanır merdiven boşluğuma
Trenden şimdi inmiş bir kedinin telaşı
Bir elmanın ya da bir kadının susmuşluğuyla
Karanlığı kaplayan o his
Tenimle birleşince
Kesik bileklerden sızan kan gibi
İnsansı soluğuyla yapış yapış
Ne zaman mutlulukla serinlesem
Ömrüme dolanır, karmakarışık olur ağzım yüzüm
Keserim her seferinde
Roma’lı bir gladyatör edasıyla
Ben kestikçe o uzar
Tıpkı saçlarım gibi -der içinden sessizliğim
Tıpkı saçlarım gibi..
Taşlar uyurken ve atlar
Ve pencere pervazında izinsiz yürüyüş yapan sinekler
Boyansın isterim bir mızıkanın ritmine
Karıncaların ayak sesine
Düşlerimde boşluğa düşen o hikayeye.
Siz bilmezsiniz, tanrı bilir ama
Emanet aldığım o koku üzerime sindiğinden beri
Isınmak için çiçekli yorganlarda yatarım
Bahar kokuları sıkarım odama
Hep aynı zamanda çalar durmuş saatlerim
Onlar da olmasa hatırlamam ölüm saatimi
Ve o bütün kalabalıkların seslerini.
Oysa yaşlıyken ben
Hep bahardı tanrının elleri bilmezsiniz
Şimdi unuttum nasıl kokardım
Emanet aldığım koku üzerime sinmeden önce
Bunu da not almalıyım
Ve sormalıyım tanrım bi daha ki gelişimde.
Az önce yanındaydım
Kendimin canım!
Arada bir uğrarım
Ayaklarım, ellerim ve gülüşümle yürürüz beraber
Altımızda kalan son beyazı göğün
Bir yağışla el ele
Ne güzel hatırlamak ..
En çok bu kıvamında severim fikrimi
Nedense
Böyle daha çok sever tanrı da beni
Ama hatırlatmak gerekiyor ona da kapısını çalarken
Tanrım benim yabancı değil,
Ben, Şare’nin konuşan sessizliği..
5.0
94% (17)
4.0
6% (1)