3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1141
Okunma
HEP…
“Ben ilkin Nisan’da vuruldum
Sonrasında hep sonbahardı kıyıma vuran söylenmemişliğim…”
Hep alaca karanlıktı yalnızlığım
Tenha sokaklarıma üşüşürdü
Başıboş kaldırımlarım
Büyütürdü hep gölgelerin suskunluğunu
Mahpusluğum hep o vakit başlardı penceremde…
Gözü yaşlı olurdu hep göğün yüzü
Gri bir hüzün çökerdi bilmediğim şehirlere
Bir karabatak olurdu düşlerim
Batıp derinlere batırırdım ayrılığı içime
Sessizce yağmur kanardı buluttan
Ben izlerdim yaralanan yanlarımı…
Günlerden Nisansa susardım hep
Yetmezdi hep kelimelerim dudağımı ıslamaya
Sığındığım çınar ağacının göğsüne yaslarken başımı
Hep başımdan vurulurdum aklım toprağa emanet….
Şimdi yüz görümlüğü gelinlik dallarda açan çiçekler
Bahar kokulu gelincik dudaklı sevgili
Hadi biraz arala kapalı pencereni
Yarım bardak su saksıdaki sevdiğin begonyaya
Kalan yarısıyla mesela visalimiz için içelim…
Olmadı yağmur kurutalım kirpiklerimizde
Bir yanımız çöl kurusu
Bir yanımız muson yağmuru
Elma gibi ikiye ayıralım dünyamızı olur mu...
5.0
100% (10)