5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1572
Okunma

Bırak ellerimi Eftelya ..!
Ağzında zeytin dalı taşıyan beyaz güvercin
Çoktan öldü.
Kısık mum alevi dayanamadı rüzgara
Ve söndü.
Biliyorum doğmadı doğmayacak
Beklenen şafaklarım
İnan ki farkında dahi değildim,
Hayal miydi yoksa senle yaşadıklarım?
Gelme Eftelya !
Söylesene hasretin, özlemin, beklemenin adı ne ki?
En çokta ciğerimi yakan budur belki
Bilinmez coğrafyalarda bırakılmışım
Karanlık vadilere pusu kurulur
Hudutlara dikenli teller çekilir
Daha da kötüsü karakollar taranır
Bilemezsin kara bir yazıdır bu Eftelya
Şeriatın kestiği parmağın vebalini
En çokta
Masum çocuklar öder
Dağlarda kançicekleri açar
Dokunamazsın, korkarsın, ağlarsın
Ya da olmadı yasını tutarsın…
Bir umuttur belki de son bir çare
Gecenin mateminde oturupta
Yıldızları sayarsın
Bu şehir Eftelya
Pimi çoktan çekilmiş
Tahrip gücü yüksek bir bomba
Öfkesi vurur şakaklarıma
Caddeler ağır cesed misali
Üzerime devriliyor.
Şiir katili, eşgali belirlenemeyen şair
Her tarafta aranıyor.
Zaten aşkın çağıda sona erdi
Zincirlendi bütün kitaplar,
En saf ve temiz duygular
Sen artık barış türküleri söyleme
Sus ne olur sus Eftelya
Oysa ki zeugma’nın gözyaşlarıyla
Yeşerecekti tüm baharlar
Mavzer çığlığında
Köyler, kasabalar, mevziler basılıyor.
Leyla mı?
O hala kucağına bırakılan cansız bedenlerin
Yasını tutuyor .
Mecnun ise sırtından hençerlenmiş
Sahranın tam ortasında yatıyor
Karda açan çiceğin ömrü güneş doğana kadardır
Zira unutma ki
Şimdi;
Canı sahibine vermenin tam da zamanıdır
Zamanıdır Eftelya
Denizler dahi tutuşuyor
Nuh ‘un gemisine binme vaktidir
Vaktidir eftelya...
Şiirime ses olan değerli dostum Arif ODABAŞ’a teşekkürlerimle...
Bedirhan_Keklikci
5.0
100% (10)