2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
5519
Okunma

Nisan yağmurları ıslatırken saçlarını
Kirpiklerin ağlardı
Gözlerinden habersiz
Toprak kokusu sinerdi dudaklarına
İncir ağaçları ıslattıktan sonra
Neden ayrıldık niçin böyle olduk
Hiç sormadım sorgulamadım
Gerçi fazla da üzerinde durmadım
Biliyor musun şimdi
Selâmsız uçan turnalar gibisin
Virân olmuş şehirlere benziyorsun
Kapın kilitli perdelerin örtük
Yuvası bozulan kırlangıçlar gibi
Şaşkın telaşlı biraz da ürkek
Devâsı bulunamayan hastalık gibisin
Ne yaşatıyorsun ne de öldürüyorsun
Kendimi alıştırıyorum galiba her şeye
Yokluğunu sindirmeye çalışıyorum bu günlerde
Kararsızdan daha kararsızım
Bir yanı yaşamak
Diğer yanı ölüm olan bu dünyada
Her şeyin ortasını bulmak istiyorum ama
Her defasında sen taş koyuyorsun yoluma
Ali’ler Ayşe’lerden vazgeçti
Kerem Aslı’dan Ferhat Şirin’den
Ben ise ebediyete kadar senden
Aşkla dolu bir mâzi de böylece kapandı
Arsız kalplerin kahkahaları çınlarken
Ağlama duvarlarında
Bir şairin defteri daha dürüldü
Üçüncü şahsın şiirlerinde
Çapraz ateşe alınıyorum sanki
Ne zaman sana yürümeye yeltensem
Ölümüne bir uykuya atıyorum kendimi
Kato Dağı’nın eteklerinde
Karanfillere kan damlıyor ayışında
Boş kovanlar savrulurken suratıma
Kalibresi düşük hayallere sarılıyorum
Uykumu bölerken uzak çakal sesleri
Ben seninle vuruluyorum
Şemdinli’de
Zap’ta
Avaşin’de
Hiçbir faydası yok galiba artık bu sözlerimin
Ne bir değeri
Ne de bir tesellisi
Zaten sana rastlamadığını söyledi
Gün ağarırken evine dönen gece bekçisi
Hâlâ bulunamadılar
Seni yırtık cebimden çalan hırsızlar
Seni görmediklerini söylediler
Parklara sızan şarapçılar
Çöpçüler de süpürmemiş
Yerden bütün izini
Yoksun işte!
Ne olur bana martaval okuma
Adını ezberletip dilime
Beni diyar diyar gezdirme
Öpüşlerin solduruyor bütün çiçekleri
Bir daha uğruma rüyalarıma...
Ne olur bir daha aşktan ,sevgiden bahsetme ...
5.0
100% (6)