1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1117
Okunma

Divit uçlu bir şiirin son cümlesinde raslıyorum bu ara çokca kendime.
Eski saman kağıttan bozma bir sigaranın son fırtı gibi acı bir tat bırakıyorum şairin dudağında.
Aklında ihtilali dilinde mührü ve kulağında çınlayan bir es!
Sus dilim.
Bu uğultuyu kes.
Duyacaklar çığlığımı.
Alıp götürecekler beni haber yapacaklar.
Sürgün sayacaklar yüreğinden.
Jilet kesiği bir ömrün tuz basılı kader çizgisinde karşıma çıkardı seni.
Üzerinde kırmızı montun vardı,
boynunda şalın.
Alelacele bir yerlere koşturuyordun.
Telaşlıydın.
Yüzünde yüz yıllık bir tarihin bütün acılarını barındırıyordun.
Yorgundun.
Hiç unutmam günlerden ocaktı.
Şehir kömür dumanından boğuluyordu, yıllardan salıydı.
Kitaplar mühürlü, aşık olmak yasaktı.
Gözlerin gözlerime değdi.
Terli atların nal seslerinde karıştı aklım.
Avucumda sıktığım tüm şiirler kırıştı.
Bir adım kalmıştı çevirmek için yolundan seni.
Bir adım sonra duyacaktın sevdiğimi.
Duvarlara gece yarıları yağlı boyalarla yazacaktım büyük puntolarla isimlerimizi.
Kimisi gelip küfredecekti belki.
Kimisi destan sanacaktı ve kıskanacaktı, nemli gözlerde yansıyacaktı suretin...
Hiç unutmam günlerden soğuktu.
Sırtımda bir bıçak yarası sızlıyordu.
Takvimlerden yapraklar döküldü birden.
Düdük sesleri üzerime dolandı bir yandan.
Diğer yandan elimi arkamdan bağladılar.
Bir adım daha bırakmadılar.
Düşündüklerimin suçunu üstüme devirdiler.
Divit uçlu bir devrin son mısrasında rastlıyorum bu ara çokca kendime.
Eski saman kağıttan bozma bir kararın kan lekesiyim.
Sus dilim!
Cihat KIRDAR
21.01.2013
5.0
100% (2)