0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1044
Okunma
Kıryık Gülse
yağmur yağıyor, bana
portakallı çıplak bir kadını resmediyor
kahrıma uzanan yollardan gelip
bir küçücük ateş istiyor
sanki uzunlamasına portofino’da değilmiş gibi elim.
mayısa doğru açan çiçekleri sever annem
çok şeyden biriyim yalnızca
bütün golgotha anılarımı gömüyorum
sislenmiş bir gülün akşamına.
nasıl karıştırmamalıyım insâncıkları! hem gidilmemiş yollardan döndüm. bilirkişi raporu cenâzem de kalktı, nasıl inanmazsınız bu genç yaşlılığa? şimdi ot kokusunu zorla düşürdüğüm, toprağı en azından hissedebildiğim dışa gideceğim. güzel bir ölü olarak, şiir toplamaya…
burasına kadar tamam mı gökyüzü
dillendirmenin türküsü ve suç yüklü
güzel atom amcalar, ağbiler, yürüyen kediler
tezgâhtarlar, bitirim
bilirim
başımı döndüren kadınlar dünyamı döndüremez
gece ot gibi kokuyor
sanki üzerimde ve içimde bu boşluk
zehir yalnızlığa tutunup
en iç uçurumundan yaşâmın
kırışmamış ama kül olmuş günlere düşüyorum
kırışmamış ama kül olmuş- dikkâtimi çekmek istiyorum!
tekrir mor öksürüğümle
niye koş koydurmadılar yoluma Nilgün’ümle?
bilirsem bilesin, bildiğin bildimdir…
kapkara tirenler
güneşin alnı telâşla terle kinle
kapanmış
o küçücük evdeki buse yağmalamaları
utanç saatim, tansiyonum
haritam, ezber ağırlığım
sanki sonbahar anlatılmamış bir yaprağım
oracıkta öyle hissediyorum
gidiyorken gitmemelerin sonsuzluğuna.
yağmura yağıyorum, yine
tersinden yaşıyorum acının çekirdeği
tadı güzel toprak kokusu…
Payanda