0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
638
Okunma
Gönlüme uzanan
ve perdeleri kapatıp kimseleri göstermeyen sen,
Haykırmak istedikçe sustuğum,
sustukça da yalnızlaştığım dört duvarımsın
Söylemek doğru değildir ama
ızdırabından usandığım bir çilesin
kaç kere denedim
ama sökemedim o kadar derindesin
bakmasan bana ya da görmesem seni ki beni yakan o ateş közlenmesin
Bir yanım nefret etmek isterse de diğer yanım seni bilir bir tek renk
düşünmek seni
dünyayı iki elle tutmaya denk
hayal etmek senle güzellikleri
o dünyayı döndürmek demek
günaydınımdır yüzümü yıkamadan önce,
seni sevmek
başka birşey istemezdim ki elimdekinden tutsa teraziyi hep denk
Sevda tek yürekteyse
terazi hiç bir vakit dengeye gelmez
ya heyecanlıdır gönül sevdalanmaktan
ya da isyankardır ve şikayeçidir bu yükün ağırlığından
bir kefesi terazinin böyle inip çıkarken
boştur diğeri ne sallanır ne de bir yük taşır,
öylece durur umursamadan
İşte içimdeki uslanmaz hep o dengeyi arar
arar ki rahatlasın,
tası tarağı toplasın ve uslansın
uslansın ki binmesin bile bile batacak olan gemiye
bakmasın boşa haybiye kıymet bilmeyecek gözlere
ödün vermesin vefasız kalplere ve sahiplerine
Şu devri alemde kazanmak isterim,
beni aşağı çeken gönüldeki acizliğimi bertaraf edebilmeyi
elimde bir silgiyle
busbulanık sayfaları yeniden açıp silmeyi
yaşanmamış saymayı sevgisizliği,
yapayalnız kalmaları
daha da önemlisi kendime kızgınlıklarımı
umudum artık bir yerlerde beslediğim;
ama çok uzaklarda, uzak zamanlarda
yine de başka da olsa bir devran içindedir bilirim teselliye amade birileri
keşke bilsem nasıl çağırsam ya da yakın etsem o uzakları
değiştirsem dekorları,
seyircileri ve sahneyi
koysam diğer tarafa vefayı ve getirsem dengeye o iki kefeyi