14
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1491
Okunma

Nefes alır, gece rüzgâr, dalgalanır su gölde.
İki ezan mesafesi, sevinç de var keder de.
Düşer gamzeye gözyaşı, el sus desin, sen gül de.
Dünü yarına bağlayan, yol nerede, nerede?
Toprak aynı, bulut aynı, dünya aynı bilesin.
Havva kızı, Adem oğlu; kul nerede, nerede?
Bülbül güle, gül bülbüle, ağlar yaşın silesin.
Yen sökülmüş düşmüş yere, kol nerede, nerede?
Kal-ü Bela’da ant içen, ruhlar döner Mevla’ya.
Aklına kilit vurduğun, ser nerede, nerede?
İki iki daha kaçtır, sorulur mu Leyla’ya?
Görmeden hayra yorduğun, şer nerede, nerede?
Sevda yük değildir kalbe, olsaydı taşımazdın.
Zemzem deyip de içtiğin, ter nerede, nerede?
Kabuk bağlatır yaraya, böylesi kaşımazdın.
Uykunda tavaf ettiğin, yer nerede, nerede?
Gökte ebabil sürüsü, yerde filler ordusu,
Taş üstüne taş koyduğun, sur nerede, nerede?
Sende savaşın çığlığı, bende girdap korkusu,
Dilinde zehir zemberek, sır nerede, nerede?
Domino gibiyse hayat, güven taşı oynadı.
Sözünü tetiğe süren, dil nerede, nerede?
Yarım elmada yarım kurt, göz harama doymadı.
Koptu kopacak kıyamet, bil nerede, nerede?
Nefes verir, gece rüzgâr, dörtte üçüm med-cezir.
Yerin göğün sahibi O, kim padişah kim vezir?
Düğüm atar nehirlere, denizde bırakmaz kir.
Görüp duyup gitmediği, il nerede, nerede?
Hicran Aydın Akçakaya/Bodrum