11
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1792
Okunma

mutluluktan ağladığıma bakmayın siz üzülünce de gülerim ben...
gece yarısını bilmem kaç çeyrek geçe
bir cenin
üstelik eski kırık bir vakitte
güneşi bile beklemeden
yorgun bir nefesle
düştü eteklerinden menteşenin
pür telaş aralığın yirmi dördü
pür soğuk
menteşe karanlığın pençesinde
eksi on üç derecede
bense üşümeyi bile beceremem
bildiğin gibi değil kimsesizlik
illa ki yakacak
hangi yana çevirsem başımı
dumanım gözüme kaçacak
ana kucağı
baba ocağı
derken aralık aralığı kovaladı
ne kucak kaldı saklandığım
ne de ocağı babamın
duydum ki çok özlemişsin
güldüm geçtim
hatta eylül çocuğunun kestane saçlarını
benimkilere benzetmişsin
burada durdum
geçecektim
gülemedim diye vazgeçtim
demek bu kadar çok koydu yokluğum
oysa ben ne güneşin kızı
ne de gecenin oğluyum
kabul
biraz asi
biraz yabani
biraz mavi
biraz havai
ama en çok serseri bir yalnızlık çoğuluyum
bana seçme şansı vermemişsin
ne gökte parlak yıldız
ne yerde yeşil filiz
ne ırmak
ne deniz
ne de pembe bir hülyanın
kirpiklerde bıraktığı iz
hiçbirisi değilim
ömrüme ömür verecek olmuş o mübarek insan
ona da itiraz etmişsin
aldanıp birkaç süslü kartpostala
ayrı(lı)k tohumu serpmişsin
öykümün satır aralarına
öykü dedim de
hatırlar mısın
hani hava kararınca sokağa çıkmam yasaktı
ve duvarlara yazı yazmam da
oysa
gece boyunca bütün sokaklar içime akardı
ve sokaktaki bütün kimsesiz çocuklar
kağıt mendil değil
el değmemiş mutluluk satardı
‘’bir alana üç bedava
alsana bey amca hanım abla’’
gözlerim kepenkleri açık bırakılmış
iki ışıltılı vitrin camı gibi hep o çocuklara bakardı
her çocuk bir diğerine umut
her umut bir çocuğa lunaparktı
sen bilmezdin
içim benimdi
içimden geçen sokaklar da
sokakların duvarları benimdi
duvarların beyazları da
sokakları çiğnedim de var gücümle
tutup kimsesiz umutların ellerinden
seni ezip geçmedim
ne tek bir harf yazdım
sadece benim olan o sokakların duvarlarına
ne de mutluluk pazarladım
binip yükselen bir dönme dolaba
ki ben kış değil o vakitler
sımsıcak yazdım
sadece birkaç renkli resim
senden gizli çizdiğim
ve sonrasında senin hışmından korkup
bütün renklerini içtiğim
işte
o gün bugündür dilsizim
o gün bugündür sessiz
o gün bugündür isimsizim
o gün bugündür renksiz
ama unutma her insanın bir denizi vardır
bir de ırmağı
bazen boğulduğu bazen taştığı
şimdilerde şarjörü tıka basa dolu bir silah taşır ellerim
öyle bir an gelir ki söz geçiremem parmaklarıma
arka arkaya ateş ederim
büyüdükçe büyür hedeflerim
adam oldurmaya yemin ettiklerim var
onların yüzü suyu hürmetine
emin ol
hiç adam öldürmeye teşebbüs etmedim
bak gördün mü gene ağlattım aralığı
farkındayım
senin gözünde azılı bir nankör
ve sürekli ıskalayan beceriksiz bir silahşörüm
olsun
aynaya baktığımda
düşündükçe büyüyen
büyüdükçe direnen
direndikçe güçlenen
bir ben gördüğüm
tam kırkiki düğüm
düşündürdü son söylediklerin
hatta belki biraz abarttım
küçük bir kahkaha bile attım
demişsin ki eylül çocuğuna
‘’dönsün affedeceğim’’
aralık aralığa
karanlık aydınlığa
gidenler kalanlara
dağlar birbirine
yollar bir bilene
dünya belki tersine
bir şeyler
birileri
durmadan dönecek
gücün varsa onları affet
her aralık yirmidört ayar ayrılık
her ayrılık yirmidört ayar yalnızlık
dönmeyeceğim
ağla aralık
hicran aydın akçakaya/bodrum