2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
858
Okunma
öyle bakma gözlerime. Hançer yarasıdır ayrılık
her an bir kez daha saplanırken acın acıma
hainleri güldürecek acıkmalarımız uzar sofrada
öyle sair eder ki yorgunluğun üzerine mevsim
ezilir en ufak tanesine kadar inanç tohumları
bilsem, bir çareye çıkartırım tüm umutsuzlukları
görürüz, bir vaktin en uzun anına kilitlidir gönül
boğazımızda düğümlenirken o eski aşk şarkıları
dumanının ortasını yararken bilge bir tanga
bakarsın ki ölüme inandığımız sessiz günlerin
en yapayalnız saatlerinde dünyaya ihanet ederiz
yaşamak denen şeyin bir hiç kalacağını bilerek
şu dört duvar inandırsın ki seni, boğuyor mikroplar
iyi bakterilerin aceleyle meleklere tutunduğu an
benim ellerimi tutan şeytanları iğneyle deliyorum
öyle yalnız bırakıyor ki sensizliği tadıp, var olmak
bir kaydıraktan kayarken ağı yırtılmış çocuk gibi
deli ediyor beni o şıh çehresiyle irtifası yüksek ahlar
giderek bizde küçülüyoruz, darmadağın saçlarımızla
sen en olunmayacak zamanda pulsuz mektuplar
ve ılık nefesinle gözlerin neden bu kadar güzel
ve de unutulmuş aşkları yaşayan vedasız akşamlar
yazarken nemli ve kan kokacak parmaklarınla
gözlerimi inleyen nefesimin intihar kısıklığında
bahtına hep ’vav’dan sonrası düşen masa örtüleri gibi
inceldiği yerden düşüveriyoruz derin sızıların kucağına
5.0
100% (3)