11
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1514
Okunma

--Anka son umut yerküre kabuğunda bir tutam barış bulmaya
mavisi deşilmiş gökyüzüne cömert, cesur, doğuşkan tutkusu ile
kursağında tükenmek bilmeyen evrensel sevda kanatlanıyor...
bulamıyor:
Ancak! bağlılığını dillendiriyor.
--Dinle!:
--Beslen!
İnsanlar!: Artık; âh ile dinlersiniz çırpınışımı
İntizarla çıkar gelirim eski zamanlardan
Tamamlanır sırlı heceler küflü hikayelerle
Rüzgâra gerilir kanatlarım semahı döner arp gibi
Gözlerimde alev demeti hür ufuklara tırmanırım
Uçamam miraca kadar; çünki ses verdikce azrâil
Ateşim yar-ı canımı alıp önü sıra uğulduyor ecelin
Yorgun kalbim hazır; dökülecek bakır havanlar içine
Hüzzam sâlâ değil sanki çağıran; esen kum fırtınası
O da gün dönerken karıştı âsuman gözyaşlarıma
Retinası incindi gözlerimin serab’a kesildi bakışım
Musalla çınlaması başladı kirpiklerimin ucunda
O vakit; cennetin büyüsüne kapıldı fukara gönlüm
Nefesim kızıl bir nilüferi üfledi sırra sürüklenirken
Mezurayla ölçülen entarimi vakitsiz çözdü saatler
Ardımda tenha bahaneleri didinen ana olacak nigâr bırakıp
Mesih aşkına aralanmış sırat’a yürüyeceğim fecir yangınında
Alev menzilinden avâre kokularla çıkıp Meryem katına
Umutla kanatlanacağım tutuk gölgelere -ölüm ne kelime!
Masmavi kesilen vahalara dökümünü verecek nar-ı ateşim
Kor olup düşeceğim peygamber ocağından ihtiramla
Düşüm hüzün sisini kanatlarının yordamıyla geçip
Kerahat vakti ürkerek buluşuyor grift umut burcuyla
Dilim kördüğüm itikafa giriyor mâverâyla, varla yok arası
İncitilmiş en ince elmas gibi göklere baktığım uykum düşüyor
Suları geziyor mimozalı çizgilerim raks ediyor ezel ebed arası
Yaslandığım bulutların tılsımı bu kadarmış islendi şafağım
Fâni özgürlüğüm başakta gizlenen harman gibi eridi ayışığında
Bir hilâl perdelendi can şafağımda dişi gözlerim köpürdü
Destanlardan arzular düzlüğünde yankıdı menekşe çocukluğum
Nirengi tükendi ruhumun yaklaştı sinsice azrail sapladı okunu
Gümüş aynalar kırıldı, düşlerim yer ile yeksan dünden bugüne
Döndü yepyeni kum saati meçhul zamanı; uçuşuyor umutlarım
Yontulan kalbimin gerildi höyükleri bol kasımlı ikindi sonrası
Kanadımdan bacalara heybeler dolusu türkü çöktü narlar içinde
Sonra: Yeniden buluştum maverâyâ öz dilimle astığım ıslıkla
Kırçıl ağızlı saatlerin gerisinden gelen
Uzadıkça uzayan derin bir şiir
İğde dalı aşkına ağlamaya durur
Yazgıyla kesişir hayat
Ateşli ölümler yazılır çoğul gecelere
Bir çığlık duyulur umarsız
Ar etmeye başlar insan dirimin aynasında
’Sessizliğe yoğurulur gün ışığı’
-Sıfır dendiğinde.