2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2018
Okunma

İçimdeki kemik sesleri...
Aidiyetini yitirmiş sahketar cümlelerin pandorası gibi
derin kesiklerin yama tutmadıgı vucudumun
akrostiş şiirleridir göz terlerim
Ve şimdilerde yagmurlara hapsedıyorum aklımı
kagıttan gemıler yapıp içine iliştiriyorum
cesed kokan çocukluk hatıralarımı
musalla sessizlıgınde agır agır kaybolurken uzaklara
Ben ise kendimi arıyorum hastane odalarında.
Kim caldımıştıkı elimden gelecegimi, k,m södürmüştü dünyanın ışıklarını
yok yok ben karanlıktan korkam anne bilirisn
yüregimde bir inşirah yankılanır
yusuf sabrıyla ayaklarımı kanatırcasına koşar gelirim sana
durdum..
saat fırtınalı yalnızlıgı gösterirken
nefesim hapsetti bedenimi
bir yıldız kaydı
mor serce en hicazkar makandan ötmeye başladı
lakin kimseler görmezdi mor serçenin kanatları altındaki
sızlayan yarayı.
görmedilerde
yada görmezden gelip en yakınköşe başında dönüp gittiler
rastgele diye denize atılan oltanın
rast gelmeyen balıkları gibiydim
vurgun yedim denizi’ne düştüm
yılana sarıldım
bir türlü denkleştiremeştim umut harclıklarını
senyine mi gittin
yetim bıraktın ellerimi anne
kalbim cırılcıplak kaldı ulu orta
karaya vurmuş aciz kelimelerim
içimde bilindik kemik sesleri
bir atmosfer boyu yol aldım
gökyüzünü yorgan yapıp sarıp sarmaladım
bir deniz mil’i agladım
sustum
bir ahh’ım hüznünde
kemik seslerının ıcınde ebediyete gömüldüm
anne
...
kırık/k’alem
İbrahim Yılmaz
5.0
100% (3)