17
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
2028
Okunma

Özledim kayıtsız şartsız gelmelerini
Geceyi bir masal ülkesine çeviren yüreğini
Ufacık yalanlara gülümseyen hoşgörünü
Ilgıt ılgıt göç adımlarının yırtık çarıklarını mem u zin masalından…
/Çin seddini hala merak ediyorum biliyor musun?
Ve de sensiz gitmedim hayalini kurduğumuz köyünün pınarlarına
Gökkuşağının yedi rengi de gri…/
Ve yaralı bir yumruk gibi durunca özlemin yüreğimde
Seni biriktiriyorum heybemde hece hece…
Sonra buğulu bir bayram sabahı ekimle gelirsin yeniden
Usul usul sağanak sağanak
Yağmalanmış bir şehir olur o vakit yüzüm
Bilsen sen gideli seni yürüyor yüzümde hüzün…
Adın düşünce teşneliğime
Yüreğime yağar vakitsiz kar
Gülüşümü aralama sakın
Ansızın bir ıslık dizginsiz sızar…
Ve ben yağmur tanelerinin orta yerinde sırılsıklam
Adının üzerine düşen çiğ taneleri topladım birer birer
Sonra alıp sensizliği yalnızlığıma katık
Bir bulut seçtim gökyüzünden kendime (göz yağmuruma bahane)
Yürüdüm içimin boşluklarına (ki bu yüzden çamur içinde sessiz çığlıklarım)
Çünkü ufacık sevinçlerimi azarlıyor derin kederin…
Ve eyy
Seher yeliyle kirpiklerimde esriyen kehribar sızı/m
Sana bir avuç hazan getirdim sarı yollardan
Kesilmişken nakaratından ‘güneşi sevenlerin türküsü’
Dilimde eski bir şarkı yaşamak artık
Kanatsız rüzgârsız bir ıslık misali dudaklarımda halaya durmuş
Ah…
En iyi türküler anlar beni
En iyi türküler büyütüyor ve biliyor
Herkes gibi yürüyüp giderken içimin sancıyan yollarını
Eniyi türküler öğretiyor ayrılığı ölümü…
Nicedir kursağında gök gürültüsü var tüm cümlelerin
Bildik bir hızar sesi anıların dilinde
Ki özür dilercesine batıyor kıymık kıymık içime
Kederin özlemle çoğalıyor takvimlerin terkisinde
Ve dudaklarımda örseli iki hece adın susa kaldığım
Gücenik bir gülümseyiş ki küller içinde…
Açık yarası olan düş kurabilir mi?
Bilemedim
Zira öptükçe seni mi yaram büyüdü…
Ayrılık dağ ateşi misali yanıyorken gözlerimin elasında
Bir ayrıcalık mı sahi sözleri büyütmek penceresinde?
Anlayamadım…
Ey kutsal kaidem
Lori lori tükenişim sessiz hıçkırıklarda
Ömrüm ömrüne bu denli sarılmışken
Bilmez misin sözlerimi sözlerinden geçireli çok oldu
Çok oldu içimde ırgalanan kedere ellerimi sıkıca bastıralı
Gülerken acıtan sensizliği her solukta biraz daha benimseyeli…
Ey yüreğimi etime batıran vakitsiz güz’üm
Doldurmayacak boşluklar bıraktın bana
Hiçbir kelime sığmıyor kuyularıma
Ki gözlerimden taşırmadım seni asla
Çoğalıyorken kederin harf harf dört bir yanımda…
Ve eyyy açık yaram
Dilimdeki acı
Gözlerimdeki uzaklık
Gündüzleri boğum boğum yutağıma dizilen
Geceleri gamzelerime yürüyen söz yaşları
Beni dönüp dönüp bulan iç çekişlerine âmenna
Beni dönüp dönüp gidişlerine eyvallah dedim…
Gücenikliğimi alıp kaşlarımın arasına
Seni sustum dilimin âyini
Ekim gülümsedikçe sinsi sinsi
Soğuk bir mermerin alnından öptüm seni
Yıldönümünde özlemi fısıldadım mezar taşına
Sapsarı bir zamanın içinden dokunuyorsun ya bana
Simsiyah sızıyor o vakit gün bakışlarıma…
Biliyor musun?
Sen kirpiklerinden sustukça bana
Ben defalarca düştüm
Gözlerinin yeşilinden
Damla damla
Yüreğinin soğukluğuna…
Yılda bir kez de olsa
Avaz avaz sayıkladım fısıldadım adını…
Ba
ba!
Ba
ba!!
Babacığım!!!