0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1104
Okunma
Cehennem sıcağı aşkların özlemiydi,
Yüreğimizi ayakta tutan.
Ödünç verilmişti ömürler.
Kıyısından toplayabildiğimiz,
Korunmasız kalmış düşlerimizdi…
Çocuktuk doğruyu yaşarken,
Tutunamamıştık dallarına.
Ya da kendimizi bildiğimizde,
Yasaklıydık kıyılara...
En çok annemizi mi sevmiştik?
Yoksa
Karşılıksız sevilmişliğimizi...
Sevmediğimiz şehirlerde,
Gölgeden dostlar edindik.
Ne simidin sıcağını bölüşebildik,
Ne şarabın sarhoşluğunu...
Çekinmiştik.
Maskesiz saatlerde tamı tamına biz,
Dürüst olmak isterken, sahteydik.
Oysa sapına kadar insan, sapına kadar dost,
Sapına kadar âşık olmaktı niyetimiz.
Kimliklerimizi ne vakit yitirdik?
Bilemedik...
Yorgunduk,
Kanamazdık ne mevsime,
Ne kirazın her bahar tekrarlanan gülüşüne.
’Bitişler başlangıçtı’
Duymuştuk bir yerlerden.
Teselli arayana belki de düşürüp uzağımıza
Türkü tadında söylemiştik.
Dergi sayfalarında ki yüzlerde arayıp gülmeyi,
Kameraya poz verirken yarendik.
Tozsuz sahil kasabalarının iyotlu dinginliğinde,
Samimi akşamüstleriydi içimize sızan.
Gel-gitlerdik!
Kayıp ruhumuz,
Geçmişinden kopup gelen
Mavi gözlü çocuk değildik.
Küçüktü yüreklerimiz.
Kirli, beyaz martıların çığlıklarında
Hüzünlenip, titredik.
Aslında
Martıları da, yaşamı da çok sevmiştik.
Seyrederken yakamozun aya nazını
Gölgesiz söğütler gölgesinde
Bazen iki, bazen bir kişi,
Kederliydik...
Benliğimizin ilkel kıvrımlarında kilitli
Miras neydi?
Havva anadan beri,
Saklanır aklın kuytusunda...
Cevapsız, kelimesiz
Adlandıramadığımız o yerde
Epeyce geveze,
Kendimizden sürgün, amaçsızlığa terliydik.
Hazır değildik vedalara .
Gideceğimizi, gidenlerin ardından
Sezdik ansızın!
Korktuk gelen, gelecek tüm ayrılıklardan,
Karanlığımıza sindik.
Güneş geçer gözlerimizden, kamaşırdı günler.
Biz, bitimsiz güzelliklerin çocuksuluğunda,
Tükenişi oynayan ihtiyar öykülerdik.
Yine de,
Yine de yaşamayı, ölümüne sevdik.
Saadet YILDIRIM ÜNAL