13
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1764
Okunma

Armut mevsimi bitince ne olur ?
-abi ayva...
İşte öyle ayvayı yiyecen koçum.Hapı yuttun koçum bence kafana çelik bir zırh tak bu iş armuta benzemez.Ayvayı yedin sen zaten yemişsin..Giripsel şeylerle..
-Abi ben başlık yaptıracam çelikten.Birde meyve tabağı porselenden...
Bugün hafta sonu sen salya sümük uğraşmayacam bugün senle.Armut kafa nane limon kaynat birazda içine armut at.Salaksın sen gırip kelimesini bile sahtan rahatsızlık gibi gösteriyin ya kendine...Dayanamadım nülen al kafana armut..Hıyar ne zamandan beri grip gerçek rahatsızlık oldu lannn...
-Haklısın özür abim.Ben iyiyim aslında iki sümük işte...
O zaman gerçek hastalara geçmiş olsun de salakkkk.Unutma gerçek hastaları...Yoksa bak dün ben ayva aldım kafana atacam...
- he abi valla haklısın at kafama o ayvayı ben hak ediyim :-)))
KİRAZ AĞACI ÇOCUKLUK....
Asmaya götürecekler beni birazdan
Az önceki tıraş olduğum tahta taburemi altımdan çekip
Götürecekler şimdi uçurtmalarımın takıldığı kiraz ağacının dibine
Koyacaklar yaprak döken dalına yağlı urganlar
Altında sehpa yanın celladım bekleyecek
Sonbaharın sadakatindeki ölüm gazelleri örselenirken kahverengide
Solgun mat renkli mavi kalacak gökyüzünde
Yüzüm parmaklık demirleriyle bir olup dikleşirken
Bakışlarım taş duvarlara çakılacak eskinin izlerinde
Çeltik çeltik neşter çiziklerini saklarken bileklerimden
Gecenin karanlık prangaları kar etmeyecek beni tutmaya
Çocukluktan kalma misketlerim uçurum aşağı yuvarlanırken
Henüz on sekizine varmayan reşit düşlerim kırılacak
Asi yanlarımı kapatmak için ortadan ikiye ayrılan kalem
Kızılcık kıyametli kan kusacak akşamlar ben giderken şarkılardan
Ağıtlar çarmığa gerilecek diller dağlanırken korlarda
Lal..Ahraz..Ama…topal kalacak beslediğim güvercinler
Havada bir matem sevmem netameli mevsimleri
Yaprak döken kelimeler çoğalırken şehirlerde
Kar düşer soğur yalnızlığın kan çiçekleri üşürken içten içe
Patlar kasım patılar ekimden önce ben giderken
Mayın tarlası olurken vuslatın yolları bin çığlık atar son nefes
Çırpınır kundağındaki Karadeniz susar fırtına
Şeytan ıslığına karışırken bir martının kayalara çarpışı
Köpük köpük olur yürüdüğüm yollar kıyılarımda kördüğüm
Cam kırığı bir yürek çırpınır sahile vuran bir balıkla
Ay saplanır yakamozunda yıldız dileksiz düşerken denize
Uçurum kenarı bir ağaçta eski bezler sallanır çürümüş çaputlarla
Kefen artığı…
Sallanır an sallanır
Çocukluk salıncağımın bir ipi kopar sallanır dengesiz
Takvimler kanarken ellerinde kandıramazsın kendini..
Birazdan asmaya götürecekler beni anne
Elimden tüm oyuncaklarımı alıp sallayacaklar
Beşiğim belki yine boş kalacak ama kimseye verme mavi misketlerimi
Bir de eksik etme eski ninnilerini üstümden..
Kiraz ağacındaki uçurtmama sarılıp yine sana geleceğim
Rahmini yırtıp düşlerimin
Rüyalarına karışacağım gittiğim yerleri anlatmaya
Süt gibi beyaz göğsün kadar sıcak olacak sana söyleyeceklerim
Sakın ağlama toprak koktuğuma… sarıl bana o eski şarkılarınla....
5.0
100% (11)