2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1168
Okunma
bir masal anlatsan
avucunda beyazı
yağmuru olan
ya da
bulutu ve şarkısı
yangınlar doğacak kendime
su gibi akacağım her yana
düşler almadan gidecekler beni ellerine
rüzgar tenimi sıyırıp uçarken
başka kente öleceğim
yüzüm güneşin gölgesinde
eski bir pencere...
nasıl anlatsam
dışarıdaki yağmuru eriyen güne
öylece bakmaların gözüne düşünce aklım.
bugün yüzümü sevmiyor aynalar
aynada birkaç insan
ve durdukça çoğalan maskeler
gökyüzü altında saçlarımı uzatıyor
boş saksılara yerleşiyor karanlık
bulutlanan yollarda kalmasın diye ayaklar
anları içiyorum
öyle ki
kulaklarıma fısıldayan kimi zamanlar
sussun
derin sesler altında akşamı eden şehir gibiyim
sokaklarımda ölü ışıklar
sürü sürü gemiler
hep aynı hayalde sonsuzluğa demirli
oysa olmalı sonu ağzımdaki elmanın
ya da gizli bir yaranın
dünün renginde günah uykuları
başlatmadan yeni bir ağrıyı
olmalı her pişmanlığın sonu
ayaküstü düşüncelerde
kendime taşınan toprak
büyüdükçe sevincinde
azalan bir ağaç açma bahar
geceyi cehenneme örüp
indirme uçurumları doğan umutlara
çünkü daha önce de söylemiştim
her doğumun bir müjdesi var Anneye
her Annenin de çocuğu
keşke sabahı özleyen düş olsa
mavi denizler
ve nazlansa uykuya dalan
şiirler...
bir masal anlatsan
avucunda güzü
gülü olan
ya da
rüyası ve hevesi
umutlar doğacak kendime
gözlerimde grileşen yorgun gün
duman duman yükselecek göğe
kimbilir
eski pencerede ölmüş olacak herkes
aklımdan ayıklanacak ayaklar
5.0
100% (9)