31
Yorum
44
Beğeni
5,0
Puan
3831
Okunma
işte böyle zamanlar
akrebin yelkovana küstüğü an
bir ıslık tuttururum kendi kendime
kaldırım taşlarını sayarım
kimi ak
kimi kara
alengirli geçen hayatımın
çıkmaz sokağında demlenirken geç kalmışlıklar
bir adım daha yaklaşırım
azrailin fersiz gözlerinin gölgesine
şafak vakti kırılırken günün ışıkları
yağlı urgana uzatıyorum boynumu
ellerimde kesik kılıç izi
ve bazen
işaret parmağım gösterirken şimaldeki en uzak yıldızı
ağzımdan söküyorlardı ciğerimi
bir soluk aşkına
tanrı aşkına
vurun beni
atın çöllere
akbabalar yesin leşimi
...
karanlığın en serin yerinde görüyorum yüzümü
biraz hırçın
biraz kırgın
verdiğim sözler gelir aklıma
tutamadığım için ağladığım sözler
...
ve bazen
günahlarımdan arındırırken gül yüzlü bir sufi
çehreme ay düşer
gönlüme ateş
sür şimdi namlusuna mermiyi sufi
sık kalbimin ortasına
bitsin bu kutsal çile
ölsün
her yanını ayrık otu saran bu yürek
ölsün ki
üçüncü sayfa haberi olmadan
kendi morgunda buz tutsun
biraz nem
biraz rutubet koksun
böyle zamanlarda işte sufi
susar şarkılar
ağlar kalemin ucundaki şiir
gelmişine geçmişine kendisine düstur edinmiş
alkol kokusunu damarlarına sindirmiş topal masada
mezopotamyalı bir çocuk doğar
5.0
100% (47)