2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
802
Okunma
Hiç mi seni neşeli öpemeyecek miyim?
Sonunda martılar gibi olacak ya kaderimiz
Kirli boğaz sularından, ’şişt’ diyen balıkçılar arasında
Yumurtası karnında balıklar avlayacağız
Gözyaşlarımızla ıslanmış dudaklarımız tuzu emerken
Serin yaylan da, süt kokan mısırları ayıklarken tozlu ellerimle
Gökyüzünde kaç yıldız olduğunu merak ettiğime dair kitaplar
Sigara paketleri, boş soda şişeleri saklarken koltuk altında
Korkacak mıyım o dünya, bu dünya, şu dünya tuhaflıkların da
Daha kaç tugay hayali, siyah poşetlere istifleyeceğiz?
Sonra, sonra bir de bulutları, maviyi, yeşili alıp da kaçarsa diye
Hani o şeytana benzer hasret denen ayrılık tellalı
Irgatı olduğumuz sürahinin içindeki su dökülür de yere
Pek de alışık olmadığımızı zannettiğimiz acıları
Yalnızlık teranesinde, kendimiz mi çekip, kendimiz mi oynayacağız?
Ya gökyüzü?
Diyelim ki gece olunca yine
Yönümü bulamayıp, düşünce şehrin tenha bir köşesinde
Tutunabilecek miyim sensizliğin o hırçın nehrinde?
Bir de üstüne gökyüzümüzü,
Çalarlarsa,
O zaman ölecek miyiz gerçekten de,
Susarak ve hâlâ deliler gibi severken birbirimizi?
5.0
100% (5)