7
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1839
Okunma
su bilse
kurur şelaleler
gölgesi mavisine yansıyan
akasyalar istiğfar eder
talana uğramış ruh
sinsice sızar
sinsice susar
düşlerini döker koylarına
her feryat
ferman olup dilden dile dolaşan
umut yangınından arda kaldı
eski zaman sevdalar
gönül külleri uçurdu mâverâ’ya
birikmiş biriken itiraflar dilde
izden yola gelip sulara gün gibi doğdu
kanatlanıp âh ile mevsim ötesine
fecri unutup yürüdü
duâlarla aşka doğru
omuzuna yaslanıp ağladıkca
duru umutlar bürüdü
yoksunluk efil efil esti
o ses dedi ki: Hangi denizi bekliyorsan
enginlere bak; güneşin tılsımı yok mısralarda
çığlıkları kes
mehtâbı doyumsuz rûhum sardı
bü yüzdendir
karanlığı koyup kalbime
haykırıyorum morluğuna akşamın
çığlıklar okşuyor o güzel arzuları
güneş hiç bir sabaha
yeniden doğmadı
bir damla su ve deniz için
rûhum çırpındı
ağladı.