Yasak aşkları çalıyordu gaydalar
Fiyortlarda yankılanıp kaybolurken notalar
Rüzgar diliyle siliyordu uzun paslı kılıçları
Ölümlere kan damlatıyorken gri bulutlar



Gizli sevişmeleri öneriyordu meczuplar
Dikenli dağ gülleri kurutulurken göğüslerde
İlk gizli nikah kıyılıyordu saklı ormanda
Gecenin soğuğu çoktan terlemişti iki tende



Kan sağnağı savaşlara gebe kalıyordu sabahlar
Krallar bakire ararken, ötüyordu ölüm boruları
Teslimiyetin elleri giyotinlerde kalıyordu
Yarasalar dünden hazırlar,kırmızıyı yudumlamaya



Yarının pişlamlığını yaşamamak içindi haykırışlar
Barışın elleri en az güneş kadar sıcaktı
Solgun kalsada yüzdeki savaş boyaları
Bahar çocukların avuçlarına yakışıyordu meydanlarda



Çiğ düşen gecelerde pişirilirken ciğerler
Yakılıyordu cadırlar ve ağıtlar
Son nefesinde uyanırken masalındaki kahraman
Söz kısa kalıyordu ırmak gibi akan kanların yanında



Lahitlerdeki ruhlar çok konuşurlar
Yorgun gözlü ilkel savaşcılarına
Ejderha gelip konarken kahramanın omuzuna
Fısıldadı onun kulaklarına " hadi ölmeye gidelim"



Esaret prangalarını kırıp dişiyle
Düştü ölümlü savaşcı yollara
Çatlamış dudaklarıyla öptü paslı kılıcını
Kutsal çınara eğildi verdi selamını



Gerdi göğsünü, gerdi yayını
Alev saçtı gözleri vurmak için kara kanatlı yarasayı
Aşk dedi özgürlük dedi bağırdı
Yırtıldı gök,yarıldı yer
O an tanrılar kipritsiz yaktı volkanları...
Kayıp bir efsane lav olup aktı kentlere....