28
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
2265
Okunma


’Vakit geldi, tamam
Oltanı topla balıkçı
Ne git diyeceğim sana
Ne de kal’
İskenderiye Feneri kadar eski
Çölde Mecnun arayan Leyla kadar yaslıyım
Sen bilmeyebilirsin
Adı sen olan bir özlem ektim geceye
Aşkı yıldızlara astım
En karanlık zamanda
Yolunu aydınlatsın diye
Ay tutuklu bu gece
Ağla gözlerim zamanıdır
Zamanıdır sağanakların
Yeşerir mi bilmem
Kurumaya yüz tutmuş dallarım
Savaş sonrası gibi içim
Kan ve revan
Gözyaşlarıyla yazılmış her satıra sözler
İnadına yaşıyorum kıyamet ortasında
Buharlaşan acıların kalan tortularıdır
Yüreğimi yakan
Yarım kalmış düşlerin istasyonunda
Gitti gelmez trenlerini beklerken
Acılarla dolu, yağdı yağacak bulutlar geçer yüreğimden
Ve hüzünler dökülür ceplerimden
Suları buz tutmuş umut nehirlerinde
Sorgularken geçmişi ve geleceği
Küllenmeyen ateşlerde bulurum
Tütsü kokulu kederlerin izlerini
Güneş tırmanırken dağlara
Sevinçler,
Sahte adımlar, yalancı tebessümlerle
Sarılır hayata
Çiçekli fallar açarken ben
Utangaç kuşlar konar yüreğimin dallarına
Bazen filizlenmiş bir umuda götürür
Bazen içimdeki çocuksu mutlulukları öldürür
Çığlıklarımı fırtınaya bırakırım
Bir tohum özüne gizlenen sevgiyle
Eksik ve yırtık bir haritayla
Ruhum, kıyılara ulaşamaz belki de
Gel-gitlerin dövdüğü kıyılarda
Bir iz bırakırım yalnızca
İçimdeki fırtınalar, kaybolan yollarda
Yalan yanlış yanılsamalar yaşatsa da
Cam saraylardan göz kırparım sevgilere
Islıklarla mutluluk adalarını ararım
Vefasız dünyanın yakamozlarında
Pembe düşlerimi boyarım
Anlatacak ne çok şey saklanmış
Kırk Harami’lerin mağarasında
Musa’nın asasını yutsa da
Firavunun sihri
Tan yerinde ağarmalı
Çığlık çığlığa türküler
Şiirimi okuyan, sayfama yorum bırakan herkese ve güne düşmeye layık bulan seçki kuruluna teşekkürler, saygılar....
5.0
100% (25)