11
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
1427
Okunma

kalp duracağını anladığında
kökleri ve yaşamuçları titredi
hayatı özünden solumaya başladı
biliyor, korkuyor; bozulacak ipeğin büyüsü
zeval vakitlerin gözcüsü
hokkayla kırmızıyı üfleyince toprağa;
boynumuzda inciler; müjdeler gibi eriyecek
uyluklarda gizlenen mânâ uçacak gökyüzüne
tutunacak parıldayan yıldızların kuyruğuna
biz çürümemiş çocuk yürekleri
düşeceğiz köpük köpük denize
nice mor bulutlar üzgün; ağlıyor şimdi
biz gök sürgünüyüz, yeryüzü bedir
bir çift ayakkabı bulsak eşikte
beşikte sağalmış yara debreşir
hangi tabutun arkasına saf alsak
parmaklarımızın ucundan; kıpkızıl
gelip geçer kimsesiz tabut
bir el saçlarımızı sıvazlar
hatırlarız;
O kadar ki korkunç: Ölüm
öyle ya korkunun ve ecelin tuzu sen:
Örtüyorsun üstümüzü saydamlığınla
ayların yılların defterlerini dürüyorsun
kalburun içine dökülen kurşunları
cinnin sarılı örtüden arındırarak
Ey ecel!; biz seni yâr bildik elif elif küçülen dünyada
sen kendi gölgene bile aldırmadın
aslında ürkek olduğundan bile habersiz
hep hüzün taşıdın canlı avuçlarında
sabır uzlet ile mayalı: Su akışında kırılan
kalmayacak zerresi ne bedenin ne rûhun:
O lambandır senin!; yürü aydınlığa
enginlere kanatlansın harlı ateşin;
yazgında anaforlar:
-Ey yalnızlığa yürüyen ses, bil ki!
-biz ölümlülerde biliyoruz
-adına sığındığın Allah gerçek
Ey insanlar! kırın tövbe fanusunu:
Şafak otları cayır cayır yanarken
ifrit dokunsun kalbinize, dirilin:
Ölüm kusan girdapların önünü kapayın
çünkü kustukça okunur hayatın salt çizgisi
ayrıntılar gizlidir İsrafil’in kanadında
biraz daha kalalım yeryüzümüz p/ak;
sonra taşınırız kara geleceğe
gölgeler karışır sonsuz Râhmet’e