13
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
1991
Okunma

bir günlüğüne insan -hayvan- olsa
değişse kâinat kırılsa ni’rengi
lâl olsa kendisini ifade edemeyen
mesela kedi olsa;
örtse pisliğinin üstünü!
kanguru olsa;
cepkeninde çocuğunu tılsımla taşısa
sürünse solucan gibi yerde
balık nasıl ki nefessiz yaşayamaz karada
deve kuşu gömer başını toprağa
insan da böyle umarlı olsa
m/illet kaygısından uzak
utanmayı bilse
bir anlamı olsa varlığının
’’at gözlüğünü çıkar’’ sözünün
at olmakla alâkası olmadığını anlasa
eşek kadar güzel bakabilse
tekmelemese düşlerini
zambaklar ülkesinde eteklerine tutunup
avlanmayı;
avlanırken güçsüzü ezmemeyi bilse aslan olup
sonra geldiği yerlerin havasını, suyunu
hülyalı ahengini taşısa turnalar gibi
ve geldiğinde bir çınar gibi yıllansa
ki ne kadar yaşlansa o kadar genç
ceylanların gözleri sedef yoğunluğunda
taki dudakları değince pınara çöl sofrasında
tenhada bir avcıya av olmak kaygısına düşse
rüzgârı bulunca zeval vakitlerin gözcüsü
en keskin ışığından arınır kalbi
bir âh çekse ufukta tüy gibi beliren hayalin avcısı
sonra batsa bir hançer; acıtsa canını
ve bacalarda vurulan
ağzında azığı; kuşlara dönse
hayvandır yaşamaya dair yolun kılavuzu
beklemeden sûr’u; hayvanların tarihini bilse
yeniden meşk etmenin kıyısında can verilip
durmaksızın değişirken evren
göz göz oluyor kırçıl saatlerin gerisinde insan
yaşandıkça eksilmeyen ömür
uyandıkça çözülüyor
silkeleniyor gördüğü rüyadan
ve sadece yaşamaya dair yürüyor yolda
laleler düşmüş yol ağızlarına
çiğniyor insan
gerisinde bir çığlık gibi kusuyor
hayvancıl bencil gülüşünü ortalık yere
açılıyor sırrın öte yakasından sedef gibi
bakıyor aynaya son kez
topluyor akrepi yelkovanı
tren çağrışımlı vakitler
insansan kalbine bulut koyma sevgi koy
o’ki ölümlülerin üstünde bir şafak
o mânâ ki; kuş gözlü gerdanlarda
durduğumuz yaşamak.