2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1900
Okunma

Ne yazık, hep geç kaldığımızı söylüyoruz o güzel geçmişe
Bir zamanlar birilerinin de umutla beklediği o günlere
Şimdi gelecek
Geçmişten pek de farksız değil aslında
Mesela hâlâ bizim bildiğimiz kediler sokaklarda
Sokak aralarında çocuklar hep aynı çocuklar
Bundan beş bin yıl önce de aynı, şimdi de
Bir farkı, şimdi gelmiş, geçmişi özleten
Özlenen gelecek, belki bir gün yeniden!
Elbette bir nefes sonrası bilinmeyen oldukça
Acılarda, sevinçlerde aynı dünyada karaborsa
Mühim değil öyle ne kadar da verildiği -yılları saymazsak-
Bir insan ömrü kaç para eder ki?
Şimdilerde etmezde zaten, her geçen gün anlıyorum
Hakkımı alacağıma ölürüm dahi belki de,
Belki de o bir gün ümidiyle yine de yaşıyorum
Gladyatör Fatih, demirci Ali, sirkeci Tayyar, Çerkez Mehmet
Bunlarda bizim sokaklarda oynardı bir zamanlar çelik çomak
Onlarında geçmişini iyi bilirim, iyi bilirim işte bir zaman
Geleceklerinden haber mi vardı sanki, illa da bu zaman
İlla da söylemek gerekirse, ille de yavrum, ille de!
Bir şimendiferin yataklı vagonunun soğan kokan penceresinde
Soğan kokan, illa da ağlamak için soğan kokmalı değil mi?
Gözlerime geçmişten kayan yıldızlar da dediğim olurdu
Bir acayip ihtimal silsilesinde, vakit yine on beş kırk altı tehirinde
Ah, elleri de kınalı bilirdim tüm kadınları bir ara!
Öyle de güzeldi bir geline ilk para takışım doksan altıda
Sonra da yiğitlerin gülücüğü, dikkaldırım aşındıran sokak da
Nebülöz alınlı yiğitlerin pespembe dudağından okunan ilk dua gibi
Ezan sesleri Japonya’dan gelmiş bir telefonun hafızasında
Pencere diplerinde gelecek, pencere geçmişle inleyecek
Ah kafam, eskiyi hatırlamasa, sanki gelecek hiç gelmeyecek!
Fayanslarda mavi leke, kahvehanelere de yakışırdı ya mavi ölücük
Güldüğü kadar ağlamazsa ne diye verilir insana o kutsi öpücük?
Ve sonra yine bıyıklar, koltuk altına kazılı zehrin şeyh edalı duruşu
Piyangodan çıksa, piyangodan dahi kabul olunmaz kurdun uluyuşu
Hakkını vereyim iyi dalga geçmiştim o çilli ve şişman çocukla
Dükkanı sattıklarını duyduklarımda, ’ben alırım’ demiştim çocuk aklımla
’Bir milyara satar mısınız?’ dediğimde, o bozuntuya verilmemiş bozulmalar
Fayanslarda mavi lekeler kadar, beyazlarda halbuki yaşamak gibi iz yapar
84 model Ford, külüstür demeyelim canı sıkılır, geldiği yolları iyi bilir
Saçlarını tarayan Mustafa’da duydum ki çok uzaklarda çoluk çocuğa
Hem de geçmişi sile sile karışıp gitmiş, anlıyorum çok iyi onu da
Aynen sadece dört sözcük bildiğine inandığımız annelerimiz gibi
Hep sevilenlerin uzak da olmasını dileyen hayatları yudumlarken:
’-Oğlum, hadi eve gel!’
ya da kızım işte, her neyse!
İşte öyle geçmişten, para ile her şeyi alabileceğini düşünen
Parasız kalınca kuduran o acizin namusuz gülüşüyle
Her tekerlek gittiği yolu iyi bilir, tekerleğin üzerindeki akıl bilmese de!
Geçmiş, mişle, kişle olmaz demiş ermiş bunca iş!
Ki olmayacağını zaten biliyordum ya daha doğmadan
Ondandır yine geçmişi umursamam hiç, dinlemem
Ne etmiş, ne götürmüş, ne getirmiş; hepsi geçmiş!
Gelecek mi vardı bir de? Onun da suyu çıktı şimdilerde
Geçmese de, hani geçmiş olmasa da, içi çoktan geçmiş!
5.0
100% (5)