4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1043
Okunma
‘ve kieslowski dekaloglarından
kendimize verdiğimiz on emir
Aşk,sevgi ve sekizi intihar!
……..acı ekşın!’
tragedya II
transilyanya bağlarından içitiğimiz şarabın tadı
ne kadar da sana benziyordu ne kadar ironi ve
ne kadar senfoni
saçlarının akustiğini sessizliğin başladığı sokaklarda duyabiliyordum
sessizlik:
_açıklanamayası bir tür yaratık genlerimize yerleşen_
duvarların konuşması ve sarhoş olması canlanıp uçması saksının
penceremden kıvrılan ışığın bile sesi vardı
seni tanımadan önce
bir tablo ne kadar tablodur fesleğenlere
bir devedikeni kadar sarmaşık bence
sokaklar kaldırımlarındaki geniş zamanlı tümceler bile!
denizi anlatamıyorum:
_Homeros anlatamadı
Dante anlatamadı
Anlatamadı şekspir
….._
ama ayaklarımı okşayan sesi duyabilirim
gecenin baş aşağı asılmasını izlemek gibi
intihar edebilir yakamozlar sevinçle
ve sevinçle martılar kanatlarında taşıyabilir gemileri
gemiler limanlarına çırpınan bir kırlangıcın bağrında unutulur
kıyıya uzanmış bir el durgunluğun dalgalarına köpüksü dokunuşlar
denizi anlatamıyorum:
_ama birlikte içtiğimizi hatırlıyorum_
içimize çektiğimiz denizi
fırlattığımız duygusal izmaritimizi ellerine
denizkıran kelebeği hiç olmadığı halde hatırlıyorum
ve kelebeğin hayatını denize yansıtanları
göğe ayna tuttuğumuz gibi
tutulduğumuz manevrayı dalgalara doğru çapraz ateş
rüzgar bile değmesin saçlarına istemiyorum
ama yüzüne değen bir yaprağın aşkını kim anlatacak
yaprağın tırtıla
denizin dalgaya
ve yine tırtılın kelebeğe
ben seni kelebeğin tırtıla aşkını anlatırken ellerinin çilesi gibi
seviyorum
ateşböceğinin ateşinde ısınırmış gibi
severken ölecekmiş gibi seviyorum
_transilvanyada unuttuğumuz köknar ağaçları_
ağaçları bekleyelim transilvanyaya gitmediğimizi bekler gibi
perde beş:
_godot’yu beklerken_
evet! Sevgilim
seni godot’yu beklerken seviyorum
avangard bir gölgeye değer gibi karışarak mole-kül-lerle
ve hiçlik
_hançerlerini vuran zamana_
dünyanın sonuna doğru ilerleyen kolomb gemileri gibi
eylemsizliğimizi birbirimizde suskunlandıralım
ve suskumuz tutkuya susasın
absürtlüğünü yüzüne vuran palyaço komedyası
camekanlardan yansırken kendini görme isteği
ve cansız mankenlerin hayallerini haykırmaları gibi seviyorum seni
godot’un çıkıp ben buradayım beni vurun demesi gibi melankolik
godot’yu beklerken seviyorum
beklenmedik bir anda öperken dağları yıkıyorum ve
geceyi yanımıza aldık okşar gibi cebimizdeki ayı
su akıntısına bırakılan kağıt gemilerin taşlara dayanamaması
terazisi ayarlanamamış bir uçurtmanın kuyruna takılalım rengahenk
iplerimizi salsınlar yıldızlara
nereye düşeceğimizi bilemeden titremelerimizi ten sivilcelerindeki
hissetmelerde yaşayalım
……
UTKU KAYGUSUZ
(Deniz/ARİF DAMAR)
NOT:tragedya ı ve ıı düzenlemelerimden sonra tekrar yayımlanacaktır.