Okuduğunuz
şiir
26.4.2012 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
dedik mi
gümüş tarlada zümrüt taşı dileğimizin yaprakları çaput
duyargalarından koptu yine karıncalar savrulan nisanların kızıl saçları hangi ormanın özgür rotasına ardıç
ol dendiğinde evrene dedik mi onları ve umudu yarat diye kahveli gözlerin aynasından sızan yedi deniz mavi büyü
martı kanatlarıyla süzülürken sığırcıkların ülkesine gelincik bir sonsuz kırın ıtırından doğarak yüreklere sıra dağlar aşan görü
bakışlarınızın amentüsünü biz çalmadık ki çocuklar kelebeklerin terk ettiği kozalarda ipeksi nakaratlar örüyor dudaklarına güncenin kubbesinden kovulan sezi
tenine yağmurlar giyinen kentte aşkın melodisini fısıldayan balçık kırmızı elmanın sarhoş çekirdeğine yuvalanmış iki kurtçuk kadar masumdular şeytanın havarilerini arıyorken beyinlerin labirentinde yerel engizisyonun infaz memurları demir trabzanların saçağına uyuyor masumiyetin kerpiç evi
günahın anatomisi kuyu dokun en mahrem hücreme sen yinede neşterlerin çelik gölgesinde suskuların kundakladığı her çığlık imkansızın karanlığına büyüyen can suyu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri anlayabilmek için çok dikkatli ve düşünerek okumak gerekiyor bence usta bir şaiirin olaya farklı bir bakış açısıyla anlatması kullandıgı kelimelr özenle seçilmiş yüreginize saglık saygılarımla...
günahın anatomisi kuyu---------------------------dibi görünmez kör kuyu dokun en mahrem hücreme sen yinede neşterlerin çelik gölgesinde suskuların kundakladığı her çığlık imkansızın karanlığına büyüyen can suyu ----------güzeldi kutlarım.
Yorgun bir beden ve rûh ve uyanık kalmaya kirpikleriyle harp misâl dövüşen gözler.. Yazdıklarımı çifter çifter görürseniz bilin ki ovmaya gerek yok, muhakkak klavyemin imzasındandır...
Güne gelmiş, hoş gelmiş belki de hoş gelememiş hattâ geldiği gibi gitseymiş yahut bir ömür kalsaymış... Günün olması çok kıymet arz etmediğindendir dokunmayacağım, kalemin kelâmı her ânı'nın damgasıdır; tek dilek mürekkebinin istediği mesefeye kadar yaklaşabilmesidir bulutlara.. Ötesini de derdim ama mavi ile aram ekşi.
Diğer şiirlerinizde dikkatimi çeken bir husus var ve bu şiirde de değinmeye... Nasıl demeli "değinememiş mi, yarım mı bırakmış, bir sonraki dizede unutmuş mu" vs.. Ama şiir bitince unutmadığını anlamamak zor değil! Ya da siz başlığı evvelden çizenlerden misiniz...
"dedik mi"
"diyebilse miydik"
"İyi ki diyememişiz, gerçi demişiz... Âh aklı kör insan!!! Sözü demişiz demesine de, sonrasında yaptığımız tek şey araba kazasında altı takla attıktan sonra tüm dünlerini unutmuş kız gibi bizim de unutmak olmuş...Nefs ile aramızın birbirini yiyen hayvanlarda olduğu kadar kötü olmasının bir sebebi..."
Âh kader!!! âh kader...
Kahveye ne dersiniz?
Sitenin en kahve düşkünü üyesi benim sanırım, umarım kimseyle aram açılmaz. Kaleminizin kontrolünü sağlamak neden bu kadar kolay? Çok mu yaşadınız ya da çok mu okudunuz dersem ne dersiniz... Âh yorulmayın, yardım edeyim...
"Yetenek Havin yetenek, ben de annemin sütüyle uyandım ilk, sonra annemin sütü yok diye ağladım... Ben de ekmek yer yine ekmek kusanlardanım..."
Evet anlayabiliyorum, insan tek bir nufte'den! Bu arada ben en çok kepeklisinden tüketenlerdenim, mâlûm beyazı zararlı. Belki kalkıp yüreğimin kirlenmesinden korkmayıp da adını zikredemediğim küçük şahsiyeti okuyabilirdim şu dakika ama unutmamalı asla!!!
"sevdim-dövdüm-ağladım-zırladım"
Emeklerken yardımımı esirgersem nâmerdim ama usta diye âh olmadı, üstât diye önümüze kimsenin bunlardan koymaya hakkı yok -yukarıda belirttiğim dört kelime benzeri-. Var elbet "her iki el iki ayak bir değil değil mi, herkes ben-sen-o değil.." Rant herkesin..
Lâkin çok mübâlağa olmasın ama kendimce öylelerini doğru bulanlardan değilim...
Uzun mu anlattım... Ben sözün kısasını sâde şiirde severim..
İmgeleri tek kelimede kalıp okur sînesinde yumru oluşturarak boğan bir kalem olmadığınızı düşünüyorum. Ve seyri değişmeyen yazım, belki varlığın paylaşımı lâkin kutlanacak kadar çok iyi.
"image".. Taklit... Sıradan önce ve sırasıyla şimdiye. Anlamı herkesçe kolayca kavranabilen bunun yanında güçlü kılan en büyük sanat aklımca. Sanat içinde sanat mı, bilmediğimi var sayın ne kaybedersiniz.
Birini sevdiğimde ya bileği kuvvetlidir ya aklı ya da rûh'u en zayıf olan insandır... Böylelerini sevememe durumunda hayrân kalmayı tercih ederim, muhakkak vardır yeri illâ.
- Hayır, korkmayın. Tüm şiiri harf harf alıp anlamaya çalışırken başınızı ağrıtmaya niyetim yok. Kaldı ki aliyah bekliyor..-
"gümüş tarla - zümrüt taş..
gümüş tarla'da zümrüt taş..
dileğimizin yaprakları çaput..."
Bu da bencesi:
"dileğimizdeki yaprak çaput misâl.."
Değersizde değer var iken kısmî değer saydığımızın devamı, ne sen sor ne ben söyleyeyim...
İnanın ben bundan daha iyisini yazabilirdim (!) İnanmıyor musunuz... Hadi bu sefer haklı olun..
Çok mu yaşadınız çok mu okudunuz vs. derken kastım buydu. Anlamı açıkta olanı anlamak en emek safhasıdır. Anlamı kapalı olanı anlamak kaf dağı zirvesine tırmanmaktır. Açığı kapalıyı umursamadan -eminim ki- farkında olmadan kullanmak ise bilgeliktir....
Yolunuz nereye...
Dili zengin bir kalem olmakla birlikte çığlıklarından korkmayan bir kalem. Ömrüm bu kadarına yetseydi sanırım Davut'tan daha çok yaşadım sayardım. Bu anlamda kutluyor ve hep bir adım sonrası dahası olmasını diliyorum... Şiir/lerinizin bütününe söylediğimi düşünün...
Bu bağlamda, yerine yakışıp yakışmadığı..Başarılı olup olmadığınıza kanaat getirmek - ki ben âlemin en güzel yazanı olduğum için böyle yetkileri had bilmezlikten saymam kattii (!)- gibi bir çabam yok. Fakat sizi okumak farkı okumak olduğu inancındayım kendimce...
Şimdi gırtlağımdan sıkıp, karanlığın ortasında kurşunun şakağıma dayandığını hissettiğim bir yer - ki ben ne kurşundan korkarım ne de karanlıktan, bu daha vahim-...
"ol dendiğinde evrene dedik mi onları ve umudu yarat diye kahveli gözlerin aynasından sızan yedi deniz mavi büyü"
Diğer şiirlerinizde de hissettiğim ve bu sefer duâ ettiğim - fazlasını anlamamış olduğum için- bir safha...
"dese miydik"
Verdiği sözü dahi unutana - kâl û belâ- böyle bir hak fazla olmaz mıydı, elimizle aklımızı toprağa gömmezsek. Sorgulamadan herhangi bir gerçeğe varan gördük mü, şahsen gördüğümü hatırlamıyorum. Unutmayın ama ettiği yemini unutanlardanım ben de. Kim bilir görmüşümdür belki... Bu sebeple çok yadırgamıyorum yazdıklarınızı, ne unuttuğumu çok bilmesem de O'nun ne öğrettiğini iyi biliyorum. Sizi okumak güzel, kimselerin olmadığı bir yerde, sevdiğim fon eşliğinde sedâsı hoş olanı dinlemek gibi - bu da kelâmın sanatı ahenkli kılan üslûbundan-.. Böyle okurken en kutsalıma kötü bir söz duymanın kaygısıyla dize dize inmek korkutuyor bâzen...
Kimseden korkmadığımı söylemiştim değil mi... O asla kimselerden olmadı ki...
Çok daha iyilerini yazan bir kalem olduğunu düşünüyorum şiir kaleminin... Okumanın nasip olacaklarından olduğumdan emin olmamakla birlikte - ötelere göçler öyle yakın öyle ansız ki- olmayı umut ediyorum...
Kahve için geç değildir umarım ve romeo için- çocukluğumdan kalmadır, çocuk zannetmeyin-...
Sevgiler.
**Havin_** tarafından 4/27/2012 2:38:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
"Bakışlarımızın amentusunu Biz çalmadık ki çocuklar"
"Tenine yağmurlar giyinen kentte" ve tüm dizelerinizle güne damgasını vurdunuz. Ne de değdi bilseniz. Sağuk yürekler ısındı şiirinizde. Beyninizden fışkıran yaratıcılığınız hep sürsün. Saygılar
keziban buldu tarafından 4/27/2012 1:44:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
"Gerçek şiir- çakma şiir" farkını gösteren ender örneklerden biri bu şiir:
Dili bir engerek kadar kıvrak, imgeleri ketum; öznesiz , yüklemsiz tümceler nasıl oluyor da adamı alıp
uzak-yasak iklimlere götürebiliyor?
Usta bir ressamın zarif fırça darbeleriyle somutlanan hayaller elle tutulacak denli canlı.
Gerçi, hiç hazzetmediğim "susku" sözcüğünü kullanması şiirin narin yaprağında minik bir kurtçuk gibi
görünüyor; ama ahengi katmerleyen "l,m,n,r,y" sızıcı ünsüzlerini kararında kullanması, bu lekeyi de görmezden
gelmemize vesile oluyor.
Çok ölçülüp biçilmiş, üzerinde düşünülmüş gibi görünmese de; usta bir şairin olağan refleksleriyle mırıldanır
gibi kaleme aldığı bu şiiri çözmek, her babayiğidin harcı da değil hani.
İmgeler laf olsun türünden değil; henüz tam manasıyla anlayamasak da, her bir göstergenin karşıladığı bir
ileti seziliyor istiarelerde.
Hele de son bent :" Ablalar, varın gidin çocuklarınıza bakın, öksürükten tayyare yazıları şiir diye sunmayın vatandaşa, şiir
istiyorsanız buyrun." der gibi.
"günahın anatomisi kuyu dokun en mahrem hücreme sen yine de neşterlerin çelik gölgesinde suskuların kundakladığı her çığlık imkansızın karanlığına büyüyen can suyu"
İlahi ne olasın şair...Bozdun bütün moralimi, silerim ben o şiirlerimi şinci:))
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.