8
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
2001
Okunma

Gözlerin deniz ve oradaydı ölüm -Öldüm
Yosun tutmuş derinine göm beni
kıyılara itildiğinde denizin
ilik/siz ve sonsuz cesedi
akşamları bekler buzları çözülür
görünür içinde fosforlu açlığın izleri
kavrulmuş toprakta
karanlığa açardı yüzgeçlerini
konuşma eskisi sözcükleri yargılayan
sağır kuşatma
ve hükümdarı olunmayan dünyada
geviş getiren ruh
-kalır tek-
dönsede bir dönmese de;
saatlerin hep saatleri akşam
rabsiz delirirmiş anlatılsa
sızılar denizinden yağızlık süpürür yalnızlığı
ömrün zümrüt kuşları
gözsüz dönermiş eteklerini
gelecek atında mahmuzlanmış
nefesin ilenci içeri girdiğinde
ve çıtkırılmış birkuğu boynundan öpük
kendinden geçmiş
bugün; ürün veren doğal tadımlık
deniz dolduğunda iç dehlizler
her şey tamam her şey yerli duyunda
sığınacak bir yer
çoluk çocuk her şeyin olan yarını
bugünlermiş muazzam oyuğunda
sonra;
nereden girilirse girilsin
öncenin ve sonranın açık ölüm susları
parçalandıkça yontulur
denizi ve toprağın birleştirdiği
kentler uyuşur kader yolunda
yakamozlar üşür süzülür
o çağ yakın geçmişe
ölüm gibi durgun
imgelemde yaşayan bir anafor cesedi
yokluğun tekrarı
yitti karanlığın ağzında
göksel sürahiler gibi kanadı deniz
dokuz kere yüzüne çevrildi bu ölümcül yakarış
sonra;
ses bile dondu