3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1620
Okunma
Gelincikler koparıldığı vakit başın düştü göğsüme,
zaman, sessiz çığlıklarımızı boğuyordu..
Ağlamak yasaklandıkça ;
fidanlar boyun büker, idealler savrulur
Yıllardan şiir, aylardan Mayıs
ve günlerden Cumartesi
İçli bir rüzgarın terkinde kaybolur.
Geride nemli duvarlarımız..
Sayıma çıkmış gibiyim...
Nüfusun tozlu arşivinde kayboldukça,
inip yeryüzünün vefasızlığına seslenirim.
Özgürlük ansızın yapışır eteğime
Ve ben
yalnızlığın müthiş tebessümünde,
deniz biriktiririm..
İlaç niyetine savrulduğumuz dağlar tıpatıp gövden,
bir aşk bir de kavgaydı ruhumuza hükmeden.
İşte yine duvarları boyuyorlar,
yine içine milyonlarca "ben" salıyorlar..
Çarpıp geri dönmeye başlıyor gölgelerim,
Ben yeşil fısıldıyorum,
sen geç diyorsun,
Yaşamak, çizgi niyeti, avuçlarımda..
O halde ;
resim defterinden henüz geçmeden,
vurulalım şiirin kollarında,
Taşlar ağlasın bir seher vakti, bin solukta..
Kalbim, aklım ve bir somun barışa dair hayallerim,
yağmurlara bedel insan sevgim
hatta
aşk’a dair tüm beceriksizliğim,
Çocukluğumdan kalma sofra telaşım
ve gözlerime baka baka darağacına çıkarılmış hasretim..
Ahh şiir..!
Sırf bu yüzden
yaşamak şöyle dursun,
Ben, ölümün koynunda bile ötekileşirim..
Düşünmek, düşlemek ve düşürmek bilyeleri, hayatı yeniden giydirmenin eşsiz sihridir.
miNe güLtepe
5.0
100% (13)