İstemeden de olsa
Zaman sofrasının ortasında
Geçmişin karanlığına kapanırken gözlerim
Yalın ayak kılıç tutar ellerim

Ege’nin kızgın kumları kayarken
Ayaklarımın altında
Dimağımda başlar aşka savaşım

Kurak bedenimi tutuşturan eros
Alaycı bakışlarıyla
Kan damlatır Truva ülkesine

Ruhumdan Helen’e sunulan altın elma
Ta ötelerin ötesinde
Âdemle Havva’yı cennetten ederken
Ey sevgili
Tüm benliğiyle tutar ellerini

Eros’un sapladığı okun sancılarıyla
Öperken ateşli dudaklarını
Yüreğimde alevlendirir cehennem ateşlerini

Karanlık ağrılı gece
Yıldızlarını söndürürken
Pusu kurar önüme

Agamemnon
Kılıcıyla yararken yüreğimi ortadan
Çaresiz bakışların düşer gözlerime
Sinsi oyunlar oynanırken aşkımın üzerine
Hayalin düşler ülkesinden
Esen yel olur
Kokunu götürür seneler ötesine

Orta Asya da yoğrulan hamurum
Ruhunda can bulur
Asenalar baş çeker
Anadolu da yükselen dağ olur
Bozkır yaylalarına otağ kurar
İnsan eliyle yontulmuş tüm putları kırar yüreğinde
Zamana
Ve
Zaman ötelerine çağlar açan dal olur