13
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1112
Okunma

"parafindi düşleri içine çeken
ıslak dudaklı bir sevişmeydi eriyen damlası..."
hüzünlüydü gök
karalara bulanmıştı bulut
hasret damlasıydı kepenklerin avuçlarına düşen
bir de sardunyayı yeşerten
kırık camdan içeri giren
sağnaklar odaya dolardı
gecenin busesi bir bana bir yanan muma
misafirdi toprak kokusu
koklardım sen gibi çiğerimden içeri
sardunyam sende küsme gel beri
yıldırımın sesi korkutmuyor ki beni
parıltısı yüzüme en çokta hayaline
vururdu her gece üzerime üzerime
alıştım kağıt yırtığı gecelere
kırık bir cam daha düşer hatıramdan
adresi yazılmamış mektuplardan
gece kara, kağıt beyaz, mor bir özlem...
avuçlarımdan ayaklarıma akan kan/ayan
geriye bende kalan
duvarlardaki matemin dilime sataşır
ağzımda tütün sarısı bir türkü
ayrılıktanmı nedir bilmem
o da pencereden dışarı çıkar geceye karışır
kaçar uykular yanan muma sarılır
nedensiz..
gözlerim sulanır kirpiklerime tutunur
kulağım kapıda gözüm kırık pencerede
puslandıkça puslanır göz kapaklarım
rüzgar bir daha eser kepenk kapanır
cam sangırtısı yürek sesine karışır
mum söner zifirisindeki gece kazanır
gözlerim kapanır,söner, kalırım...
kırık pencerem,mektuplarım,sardunyalarım
dışı sarı içi vapurdumanlı odanın ortasında
bir de ölü ben kalırım yere dağılmış sabır tesbihleriyle birlikte...
"rüzgar yüzüne değdiğinde gelirmi düşlerin sessizce... kırık pencereli odama dolar mı ben ölmeden önce... ."
5.0
100% (12)