8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1408
Okunma
...nasıl kapkara kâbusa kucak olur,
bir yüreğe geceler
ve çıkılmaz girdâba dönermiş...
nasıl kör düğüme dönüşür,
saplanıp kalırmış paslı bir çivi gibi
beyinde düşünceler
nasıl çâresiz bir seyyah olurmuş insan
çile çölünde,
ve gözlerden yaş
nasıl da hüzün yağmuru olup yağarmış
bunu insan hicrân gecelerinde anlarmış...
dokunmaya bile kıyamadığın nâdide bir çiçeğin
hissetmek nasıl olurmuş örselendiğini,
tahayyülü bile kanını kaynatan en mahrem cennetlerde
hoyrat ellerin gezindiğini
buruşturulduğunu güllerinin
fütursuzca ezildiğini
nasıl hâzân’a dönüşürmüş birden nevbahâr
ve bir karakışın koynunda filizlerin yüreği nasıl kanarmış
bunu insan hicrân gecelerinde anlarmış...
nasıl olurmuş geceyle birlikte hissetmek
nazlı bir ceylanın kâbusun koynuna girdiğini
nasıl olurmuş düşünmek
gonca gülünü yâd-el’in derdiğini
ve bir çiçeği nasıl zehirli sarmaşıklar sararmış
bunu insan hicrân gecelerinde anlarmış...
bir gece nasıl olurda talihsiz bir ömür kadar uzarmış
tüm duygular göz göz yara olup
nasıl kanarmış
tüm hücreler nasıl ateş alırmış, endişe kıvılcımlarından
insan unutabilmeye müebbeten hüküm giymeyi
nasıl bu kadar arzularmış
nasıl alev alırmış nazar ettiğin herşey
hayallerin canı nasıl yanarmış
delilikle aklın arasındaki ip nasıl incelirmiş bu kadar
ve bütün kâinatı nasıl sessiz bir çağlık kaplarmış
insan bunu ancak
hicrân gecelerinde anlarmış...
talihsiz bir sevdânın müebbet mahkumuysan
fevc fevc olup sancılar
üzerine ağarmış
tüm geceler
hicranın kucağında yaşayıp
dert gününün ufuğundan doğarmış...